1992 yılıydı küçüktük daha ihtiyaçlarımızı giderecek kadar büyük kendi başımıza yaşayamayacak kadar küçük. Babam 9 kardeşti. 6 erkek 3 kız. Her biri başka yerlere savrulmuş 9 kardeş. Amcalarımın birkaçını annem büyütmüş neredeyse. Okula giderlerken, iş bulmaya çalışırlarken bizimle, annemle, babamla yaşamışlar.
Naylon gibi bir mektup kağıdı hatırlıyorum bölük pörçük. İlkokula giderken okuma yazmayı öğrendim diye Amcam askere gidince mektup göndermiş. En sevdikleri yiğenleriymişim ya ondanmış. Babaannem Türkçe çok az bilirdi. Hep onun bembeyaz saçlarına hayrandım alnının ortasındaki mavi dövmeye de. Köye ne zaman gitsem kadınların çoğunda aynı mavi boya ilgimi çekerdi. Banyo yaparken de akıp gitmezdi. Bembeyaz saçlarına kına yapar ince ince örerdi. Eşarbının altından kırmızı saçlarındaki sımsıkı örgüleri görüp eşarbını çıkartıp iki yanında da tırnakları olan tarakla saçlarını tarardım. Halam evli değildi onun da beline kadar uzayan saçlarıyla oynamaya bayılır ne zaman otursa bir yere, tepesinde belirir tarardım.
Babaannem 'Ebru' diye seslenir Kürtçe bir sürü cümle kurar sonra öperdi. Halama sorardım ne diyor diye. 'Kurban olurum sana, kurban olurum bastığın yerlere, kurban olurum seni veren Allah'a' diyor derdi. Okulda babaannemin de Almanyadan gelen Sadık Abi'nin kızkardeşi Fatoş gibi yabancı dil konuşabildiğini düşünürdüm.
9 kardeş ne ilginç bir kardeş kalabalığı! İnsanın o kadar kardeşi varsa ne çok şeye sahiptir. Başına ne gelse koşup el verecek omuz uzatacak ne çok insan.
Babam ikinci çocuk. Bir de amcam var babamdan büyük diğerleri sıralanıyor. Bugün bile doğru sırayı bilmiyorum.
1992 de babam öldüğünde amcalarım halalarım herkesle aynı anda çıkıp gittiler hayatımızdan. Daha toprağa dökülen su bile kurumamışken gittiler. Ne sebeplerini biz sorabildik, ne de onlar şu nedenle sizi arayıp sormadık dedi. Biz kırgın kızgın büyüdük onlarsa yaşlandı.
Son birkaç yıldır yeniden ama az az görüşür olduk.
Köprü gibi biri var hayatımızda ela gözleriyle gülümseyen 'ablaaa' dediğinde pırıl pırıl bakan. İda'nın ellerinden tutup bakkala götüren, hayvanları sevdiren. Biri var bağlama çalan, biri var sesi güzel.
Kuş olup kanatlanan. Atanur. 22 yaşında daha. Hep 22 yaşında kalacak olan. Kırmızı bir arabada can veren. Babasını yürüyemeyecek durumda bırakan. Annesinin omuzlarını düşüren. Genç bile değil çocuk belki. Bir hafta önce koşup geldi yanıma 'ablam kaza geçirmiş ne duruyorsunuz' diye anne babasını katıp ardına.
Çok nadir anlar vardır belinizden aşağı sıcacık bir sıvının aktığını hissedip yürüyemediğiniz. Çok nadir anlar vardır ağız dolusu cümle biriktirip sustuğunuz.
Dün o Kürtçe cümleler çınladı. Hani anlamazsınız kimi şarkıyı, türküyü ama yüreğinizi dağlayıp geçer ya. Hani anlamadığınız o şeyde kendinizi bulursunuz ya öyleydi. Çocukluğuma dair birkaç tanıdık cümleyi çıkartıp alamasam da lime lime etti ağıtlar.
Şimdi sus pus yüreğim. İnceden sızlıyor. Hala bir yanlışlık olmuş cümlesini bekliyor. Atanur 22 yaşında kaldı. Kızgınlıkla büyüdüğümüz amcalarımdan birinin gülen gözlü oğlu. Halamın oğluysa yaşama direnmeye çalışıyor hastanede. Dün ilk kez amcama sarıldım. Babam gibi kokan amcama. Keşke böyle bir nedenle olmasaydı. Boğazıma düğümlendi herşey ' nolur dayan' demek istemedim. Biliyorum geçmeyecek acısı, hafifleyecek ama asla dinmeyecek. Ve kulaklarımdan sadece 'yavrum nasıl dayanacağım ben' diyen sesi hiç gitmeyecek.
Bırakmayacağız sizi.
Bende de aynı sayılır. 7 hala, 4 amca, 50' den fazla kuzen. Ama neredeyse, 30 senelik bir ayrılık.
YanıtlaSilHayatımızdaki insanların sayısı arttıkça, güzelliklerin, mutlulukların sayısı da artıyor, ama üzüntülerinde, acılarında. Güzel insanlar da erken gidiyor sanki, ben dokuz canlı kedi gibi ortalıkta fink atarken, diyesi geliyor insanın :(
canım benim, etrafımı pek görmediğim zamanlarda yazmışsın bu yazıyı, acını paylaşamamışım:(
YanıtlaSilama, her şeye rağmen ne kadar kalabalık ve renkli bir ailen varmış. bu büyük şans bence. benim böyle bir zenginliğim olmadı pek. az çocuklu ailelerdi hep akrabalarım belki ondan.
yalnız, ailenin büyüklüğüyle orantılı acılar da çeşitli oluyordur tabii... bir de ebru, yazıyı okurken neden bu kadar güçlü -her yönden- olduğunu çok iyi anladım...
sarılıyorum sana.
Zeynepciğim senin yanımda olduğunu biliyorum. 20 Eylül de biz kaza yaptık ardından 6 gün sonra Atanuru kaybettik başka bir kazada. Biraz zor günlerdi. Aile çok önemli hele kalabalık ve birbirine bağlı aile çok çok önemli baba tarafından eksiktik hep.
YanıtlaSilGüçlü müyüm bilmiyorum ki canım? Bazen elim kolum tutmaz oluyor.