Sayfalar

17.12.2010

Sessiz Bir Ölüm


.....ama ileri yaşına, sakatlıklarına, hastalıklarına karşın yeryüzüne bütün gücüyle tutunuyordu; ölümden hayvanların korktuğu kadar korkuyordu. Sık sık gördüğü bir karabasanı anlatmıştı kız kardeşime:Kovalıyorlar beni, koşuyorum, koşuyorum, bir duvara gelip çatıyorum; bu duvardan atlayıp aşmam gerek ama arkasında ne var duvarın, bilmiyorum; korkuyorum. Ona şöyle de söylemişti: Beni korkutan ölümün kendi değil: Sıçrayıştan yılıyorum. Yerde sürünürken, sıçramanın vakti gelip eriştiğine inanmıştı. Kendisine sordum: Düştüğünde canın çok yanmış olacak herhalde... -Hayır. Hatırlamıyorum. Canım yanmadı bile. Demek, kendinden geçmiş, diye düşündüm. Bir baş dönmesi geçirdiğini anılıyordu; birkaç gün önce, yeni verilmiş ilaçlarından birini aldıktan sonra, dizlerinin bağı çözülür gibi olduğunu anlattı arkasından; sedirine dar atmıştı kendini....'
...
'Analar babalar oğullarının delirdiğini, çocuklar annelerinin kanser olduğunu en son kabul eden kimselerdir. Annem bütün ömrü boyunca kanserden korkmuş olduğundan böyle bir şeye inanmak bizim için büsbütün güçleşiyordu. Kırk yaşındayken göğsünü bir yere çarpsa, çılgına dönüyor,'Göğüs kanseri olacağım, diyordu.'
...
'Annesini yitirdiği için bitkin, beli bükük, elli yaşında bir kadına rastladığım zaman, sinir hastası bir kişi diye bakardım ona: Hepimiz ölümlüyüz çünkü; insan seksen yaşına gelmişse, ölecek yaşa artık gelmiş demektir, diyordum.
Öyle değilmiş. İnsan doğduğu için, yaşamış olduğu için, yaşlandığı, kocadığı için ölmüyor. Bir şeylerden ölüyor. Annemin yaşının gereği, ister istemez yakında yok olacağını bilmek, beklenmedik olayın ürkünçlüğünü hiç de azaltmadı. Kanser, atardamar tıkanması, akciğere kan akını... Bir motorun göğün orta yerinde duruvermesi kadar kaba, beklenmedik şeyler... Annem, yatalak, ölümsek haliyle, her anın paha biçilmez değerini kesinlerken, insana iyimserlik aşılıyordu; ama, sonunda bir işe yaramayan, yaşamaya dört elle sarılışı da, gündelik orta malı yaşayışın güven verici perdesini boydan boya yırtıyordu. Doğal ölüm diye bir şey yoktur: İnsanın varlığı dünyanın düzenini konuşma, tartışma konusu haline getirdiğine göre, onun başına gelenlerin de hiçbiri hiçbir zaman doğal sayılamaz. Bütün insanlar ölümlüdür.'
Simone de Beauvoir

***
Sabahın 7'sinde ard arda çaldı zilimiz. Odadan dış kapıya gelene kadar defalarca. 2 Ay önce yaşadıklarımızdan sonra gece çalan telefonlardan, sabah çalan kapıdan delice korkuyorum. 70 Yaşında Gülsüm Teyze. Annemin alt katında oturan İda'nın Gülsüm Ebe'si. Elinde bastonu ve minik bir poşetle. 'Anneme mi birşey oldu' diye geçti hızla aklımdan. Neden anneme bir şey olsundu ki? Hem neden Gülsüm Teyze o yaşında o satte??

Elleri titreyerek uzattı poşeti. 'Sabaha kadar uyumadım. Gece çağıracaktım kıyamadam sana tansiyonumu ölçsene' (annem yüksek tansiyon hastası, anneannem annemde kaldı yıllarca ve o da tansiyon hastasıydı. Dudağının kenarında biriken köpüklerle ellerimde can verdi 20 yaşındayken daha.) Oturtup sakinleştirdim, dinlenmesini söyledim. Daha önceden felç geçirdiği için çok korkuyor. 'Neden çıktın sokağa arasaydın ben gelirdim' dedim. yine 'kıyamadım' dedi. Yüksekti tansiyonu hem de çok. Dil altı ilacını verdim biraz dinlendirip eşlik ettim evine kadar. Zaman zaman söylenirken ne derece pervasız davrandığımı fark ettim hayata karşı. 'Bu yaşta normal mi bu kadar yüksek tansiyon' dedi. 'Yaşlısın olabilir' diyemedim. Gülsüm Teyze dinlen bak ben akşam yine gelirim akşama iyi göreceğim seni' dedim 'Tamam' dedi. Ölmekten korkuyordu. Hastalanıp birilerine yük olmaktan.
Annem geldi aklıma. Değil elleri ayaklarını öpsem hakkını ödeyemeyeceğim annem. 4 çocukla dünyayı omuzlayan annem, yorgun annem, hasta annem. İçime çöreklenen acıyı dindiremedim gün boyu. Belki ilk defa annemi bu kadar sık aradım.Her arayışımda 'iyisin değil mi' diyerek. Bir de çıkmadan üstte alıntısını yaptığım. Kurşun kalemle çizdiğim kitabı attım çantama. Eskisi gibi her okuduğunu ezberleyebilen zihnim yok. Hangisinin konusu neydi hatırlayabilecek kadar yaşlanmadığıma seviniyorum yine de:) Neyseki yanımdan ayırmadığım ajandam var ve kurşun kalemler var... Bir de upuzun yaşam var...




12 yorum:

  1. Simone de Beauvoir, gercekten guzel yazilari var, ben hic tam okudum diyemem, hep alintilari okudum, hosuma gitti. Neden hic okumadigimi dusundum su anda.

    YanıtlaSil
  2. Çok zor, ağır şey en yakınının hastalanması ya da hastalık sonucu ölmesi.
    Ne çare ki, yaşam süresi sınırlı insanın. Tevekkül göstermek en iyisi, bu durumda. Bir de eskiler bir halin şuuyu, vukuundan fenadır derler. Tercümesini bir şeyin söylentisi olmasından daha kötü etki eder, diyerek yapabiliriz.
    Ben bunu, kötü olanın düşüncesi, insanı onun olmasından daha sarsıcı şekilde etkiler diye kodladım kendime. O nedenle aklıma kötüyü getirmiyorum; olunca bakarız çaresine!
    ...diyorum.
    :)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Taze Anne; okuduğunuz kitaplardan anladığım kadarıyla keyifle okursunuz diye düşünüyorum.

    Ekmekçimm kodlaman süper canım. Olması ihtimalini düşünmek zamanla ızdıraba dönüşüyor cidden. olunca çaresine bakmak çok doğru ah bir debaşarabilsem. genel olarak deniyorum denemeye de devam umarım başarırırm.

    YanıtlaSil
  4. Öölüm döşeğinde yatan, Erzurumlu bir yatalak hastaya kendisini ziyarete gelen ziyaretçisi halini hatırını sorar; "Amca nasılsın? halin keyfin nasıl?" Oda ağız alışknlığıyla "Ne olsun yigenim, iyilik sağlık"

    YanıtlaSil
  5. Ağız alışkanlığla bile olsa ne güzel değil mi İyiyim demesi. Bazen insanlar sorar ya aslında yanıtı dinlemez hiç fark ettiniz mi ?

    Şunu yaparım bazen;Nasılsın Ebru?
    Sorma İyi değilim:) Başka konuya geçmiştir bile. İyiyim diyerek geçiyoruz bazen de karşımızdaki iyi olma durumumuzla ne kadar ilgili o da tartışılır.

    YanıtlaSil
  6. :( Rabbim tüm hastalarımıza şifa versin. Ven onların yakınlarında onlarla ilgilenen değer veren önemseyen insalarıda eksik etmesin.

    YanıtlaSil
  7. αѕαннαяα amin ne güzel bir istek.
    Hastaneye çok sık gidiyorum ve orada ankara dışındaki hastalar için çok üzülüyorum. yollarda, bahçelerde yaşıyorlar. Mülteci Kampından gelen bir anne kız vardı onları eve davet etmiştim:(( Küçüktü daha ve koca şehirde ulusta ucuz otellerde kalabiliyorlardı.Offf.

    YanıtlaSil
  8. selamlar arkadaşım.
    güzel bir haftasonu diliyorum evvela.yazını uzun uzun okuyacağım devamında.sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Merhaba Minticim hafta sonu senin enfes yemekleri aşıracağım haber vereyim evi bulursam:)

    YanıtlaSil
  10. Ben yokken sayfamı taçlandırmışsın.Hoşgeldin.Annelerin hakkı ödenmez,ben napsam ödeyemem annemin hakkını.Bazen sıkılıyor insan,anneler değilse de anneanneler bunaltabiliyor.Ama yaşlılar akşam güneşi gibi.

    YanıtlaSil
  11. Eee Metallica gibi ortak bir paydada susmam olmazdı hoşgeldiniz:)

    YanıtlaSil
  12. mutlaka okuyacağım hatta suan internetten sığparıs için arastırıyorum:)

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?