'Bir anda her şey bir sessizliğe bűrűndű. Dışarıdaki araba sesleri, koridordaki insan sesleri, bilgisayarın soğutucusunun sesi, her şey. Bir űşűme ardından. Gőzlerimde bir yanma hissi sonra. Boğazımda bir dűğűm. Sonra belli belirsiz bir boşluk duygusu: “Anne yok artık! Artık dake çavani” diye telefon edemiyeceğim. “Dake kurba, te çavani? Senine?” diyemeyecek. Sonra o belki ilk ve son defa içime çektiğim kokusu. Ardından karşı konulmaz bir ağlama. Dirseklerim masaya dayalı, başım avuçlarımın arasında, salya sűműk ben. Sessiz olmaya niye çalıştım ki. Hıçkıra hıçkıra ağlasam ne olacaktı ki? Kaç dakika sonraydı hatırlamıyorum. Baktım çalışmaya çalışıyorum. Sonra kapattım herşeyi. Eve geldim. Yanımda o boşluk duygusu. Kocaman bir boşluk. Ağlamak boğazımda dűğűmlenmişti şimdi.'
Bu satırlar Eleştirel Günlük sayfalarından. Hep severek okudum onu, bendeki yeri en özel insanlardan biri. Onca yıldır tanıyorum ve ilk kez 'keşke yanında olsam sarılsam' dedim. Belki normal değildir şu üstte yazdığı satırları burada aynı yoğunlukta hissediyor olmam. Belki de sadece o tariflediği inanılmaz boşluğu yıllar önce yaşamış olmaktandır.
Keşke hafifletecek cümlelerim olsaydı EG,
Bu akşama kadar anneler hiç ölmeyecekmiş gibi geliyordu...
Başın sağolsun....
tam da ölümle kavgalı olduğum zamanlarda...
YanıtlaSilÇok üzüldüm başı sağolsun :(
YanıtlaSiloff ebru, öyle dokundu ki bu. akşamdan beri bir kaç defa okudum yazısını. annesini özlemle anlatışını. bir de öyle uzaklarda oluşu hüznü daha da derinleştiren bir şey sanki. sevgili eleştirel'e dayanma gücü versin tanrı...
YanıtlaSilagla agla agla...
YanıtlaSilsabir sabir sabir :(
PS: niye b kadar uzaklardayiz ki sevdiklerimizden diye dusunmeden edemiyor insan boyle zamanlarda. hayat keske daha kolay olsa :(
Basi sagolsun...
YanıtlaSilBasi sagolsun.
YanıtlaSil