Bazen ortadan kaldırılır eski oyuncaklar. Yeniden ortaya çıkartıldığında sevinerek oynar çocuk. Düşünmeyiz onunla kurulmuş olan bağı, anıları. Sadece mavi bir poşete doldurup ağzını sıkıca bağlarız. Tozlanmasın gittiği yerde!
Öylece basar ayaklarımız biraz evvel yağan yağmuru üzerinde taşıyan asfalta. Öylesine atılır adımlar. Eller ceplerde, iki yana sallanmadan taşınır. Üşür... Çok üşür. Zihninde belli belirsiz dörtlükler ıslığa dönüşür.
Saçlarım kanıyor! Dokunduğum yerlerinden kanıyor. 'dokunma' deme ellerim, ellerin olmuşken..........
Ne çok ara verdim kendime.
Dönsem bulamayacağım kadar yitiğim biliyorum. Adım attıkça büyüyor, adım attıkça gidiyorum kendimden. İlk değil biliyorum, son da olmaz değil mi! İnsanın kendini bulup bulup yitirmesi adı kadar tanıdık değil midir? 'merhaba ben...' diye başlayan kaç cümlede kendi kendimize tanıştırıldık?
Bu şehrin grisi kadar griyim. Her renkten karıştırıyorum geceye ama griyim. Ellerimi pembe, ayaklarımı maviye boyasam da griyim. Renk bile değilim.
Okunmayacak satırlar yazıyorum kendime, sildiklerimden kalanlarla. Belki yüksek sesle saçmalıyorum. Ne sık saçmalıyorum değil mi? Aslında çoğunu mantıklı cümleler altına gizliyorum görme diye. Ne zaman dinlenmeye değer cümleler kursam bil ki içimde pembe elli mavi ayaklı bir kız saçlarını iki yanda bağlamış anlattıkça anlatıyor. 'sus' diyorsam ona, korkuyorsam susmamasından, işte o zaman araya şiir serpiştiriyorum. Sözcükler arasında bekliyorsam işte o zaman dışıma taşmış o kızdan izler arıyorum.
Mavi naylon poşete bağlıyor beni. Tozlanmayayım diye gittiğim yerlerde.
Kuru fasulye acı mı oldu? Pilava tereyağ olsa iyi mi? kar ne zaman yağar, daha az üşüdüğüm şehirler neden bu kadar uzak, bu ses neden içime bu kadar dokunuyor? Neden bu dilde yanıyorken içim konuşamıyorum? Neden bu gece babam bu kadar uzak, neden tırnaklarımı geçiremiyorum karanlığa?
İnsanın bulup bulup kendisini yitirmesi...Her yitirilişte kırılan birşeyler yüreğin kırmızısını biraz daha koyulaştırıyor,koyu koyu lekeler,hafif kalp sıkışmalarına neden oluyor.Sonra mavinin deli çoşkusu birden ince bir dudak kıvrımıyla başlayan tebessüm.Tebessüm müydü,o?Kalk bak,gri,beyaz tonlarda yansıyan aynada gözlerinin ta içine.Ve her baktığında göreceğin çocuk yüreğinin gülümsemesine.Avucunda biriktirdiğin renkli misketlerini düşün ve sus.İçindeki sesli konuşmaların kimbilir üşüyen yüreğini sımsıcak edecektir.An meselidir kimi akşamlar gidip gidip gelmeler.Üşümeleri durduracak bir avucun yüreğini düşünmeler...
YanıtlaSilSustum,sevgiyle kal Nehirİda'm...
'merhaba ben...' diye başlayan kaç cümlede kendi kendimize tanıştırıldık? kaç defa kimbilir..
YanıtlaSilkendisine bir merhaba bile demeden geçip giden ömürler de var... en çok üzüldüklerim kendisinden uzak yaşayanlar, başkalarına yaşayanlar ve de... içindeki pembeli mavili kızın, gri olanı susturacak kadar çok anlatmasına izin vermen dileğiyle...
YanıtlaSilşarkıya bittim....kürtçe mi
YanıtlaSilZazaca. Metin Kemal Kahraman etiketi var yanda oraya tıklarsanız şahmaran Albümlerinden bu parça da ve inanılmaz değil mi. Ben kendimden geçiyorum dinlerken:)
Silhttp://www.lastfm.com.tr/music/Metin+&+Kemal+Kahraman/+charts?rangetype=6month&subtype=tracks
SilEbrucum..zamanı durduran, sabitleyen, anlamlaştıran satırlar bunlar..Yüreğine sağlık
YanıtlaSilEski Bir Dost:)
neden Cuma, neden? konuştuğumuz cuma günü var ya işte o gece, o türküleri dinlerken en çok ne acıtmıştı beni Ebru: başka dilde hissederken, ağlar - gülerken, ağıtlar yakarken konuşmadan, hasret kalmak ana diline. yaşamadığım halde feci yandım, ağladım. belki de yıllarca gözümün önünde bu hasretliği çeken babam, babanem, halalarım, amcalarım içindi akıttığım gözyaşlarım kimbilir? belki de kendime duyduğum hasretlik için ağlamışımdır öylece griliğime baka baka kimbilir? işte böyle böyle; gri, mavi, pembe, siyah, ben miyim, sen kimsin, ne zaman, elbet bi zaman diye diye öleceğiz anacığım ben yanıyor yanıyor ona yanır en acısı engelde olamıyorum. akşam kulakların çınlarsa benden bil, şerefine yudumluyorumdur. balıkta alacağım erken başlayacak istanbul için rakı vakti. sevgiyle... ( ohhh bi rahatladım ki sorma gitsin. ne yazasım varmış! )
YanıtlaSilmetin kemal'in ferfecir'i hayatımın fon müziğiydi bir zaman...çok mu eskilerde kaldı bilmiyorum. bazen birkaç gece öncesi gibi geliyor. griydi kentim yine. ama biz mavi ayak izlerimizi bıraktık yine de sokaklarına, parklarına, biliyorum çünkü o izlere bastığımda bugün ve başımı kaldırıp baktığımda gökyüzüne, hep mavi oluyor; üstüme gelen büyük beton bloklara, kömür islerine karışmış havasına, pusuna, puştuna rağmen..
YanıtlaSil