Sayfalar

28.10.2014

İbrahim Maalouf

'İbrahim Maalouf,
Ünlü trompet ustası Nassim Maalouf'un ve pianist Nada Maalouf'un oğlu
Amin Maalof'un yiğeni,
Müzikolog ve gazeteci Rushdi Maalouf'un torunu.
Babası Nassim Maalouf'un icadı olan 4 sübaplı trompet ile harika işler çıkaran bir adam.

Nedir bu 4 sübaplı trompet? (Abi adam sanki klarnet çalıyor gibi değil mi'nin cevabı:)

Hayranı olduğumuz ünlü trompetçilerden Louis Armstrong, Miles Davis ve Chet Baker gibi isimler klasik üç subaplı trompeti kullandılar. İbrahim Maalouf'un babası tarafından icat edilen 4 sübaplı trompetteki, ekstra sübap, bizim kulağımızın alışık olduğu ve müziğimizin motiflerini oluşturan quarter tone(çeyrek ton)'ların çalınmasını sağlıyor. Klasik batı müziğinde bir tam ses eşit iki parçaya ayrılır, bir oktav tam 8 sesten ve 12 yarım sesten oluşur. Ancak arap müziğinde bir oktav 24 eşit parçaya bölünmüştür ve her bir notanın arası quarter tone(çeyrek ton) olarak adlandırılır.
Çeyrek tonların çalınmasına uygun bir enstrüman, arap makamında bir parça çalmak için herzaman yeterli değildir, duyduğumuz kusursuz melodilerde kuşkusuz İbrahim Maalouf'un eşşiz tekniğinin de büyük katkısı var.
Her müzisyenin çaldığı enstrümana olan inancı ayrıdır, ancak hepimiz biliyoruz ki insan sesini dinlerken aldığımız haz, ya da müzik yapanlar için, bir enstrüman çalmak yerine şarkı söylemenin getirdiği tatminiyet herşeyden farklı. İbrahim Maalouf, neden trompet sorusuna, insanın şarkı söylerken kullandığı kasların aynıları ile trompetin çalındığını ve insan sesi ile yapılabileceklerin hepsinin sadece trompet ile yapılabileceği cevabını veriyor bir röportajında, ki kendisi de yapıyor şimdi, söylemek gerek.

İbrahim Maalouf, arap müziği için tasarlanmış bir trompete sahip olmasına ve bu müziğin ciddi şekilde etkisinde kalmasına rağmen, çalıştığı müzisyenler ile farklı türlere kaymayı başarabilmiş bir müzisyen. Caz mı, caz-funk mı, klasik mi, elektro mu yoksa modern rock mı sorusuna kendisi de bilmiyorum cevabını veriyor.

Babadan yadigar 4 sübaplının tadına en çok vardığımız albümü kuşkusuz, Diagnostic(2011).
Diagnostic'in de en güzeli, Beirut. Savaşın izlerini hala içinde barındıran ve hala savaşa devam eden bir şehrin insanından belki de o şehir için yapılmış, yazılmış,çalınmış en güzel şey.
 
Daha fazlası için buraya bakabilirsiniz (TIK)

Geçtiğimiz Cuma MEB Şura Salonun'da izleyebilme şansımız oldu. Beirut ile tanımıştım ve aralıksız dinlediğim şarkısından zaten hayrandım. Ankara konseri (diğerlerine gitme şansım olmuş gibi) süperdi. Kimi zaman gözlerinizi kapatıp kendinizden geçirtecek kadar, kimi zaman da oturduğunuz koltuktan titreşimleri hissedip her hücrenizde müziği hissedecek kadar.




Müzik konusunda yetkinliğim dinleyici olmanın ötesine geçmez bir alıntı ile Beirut'un ne demek istediğini kısaca aktarayım.  'Doğduğu yeri bir müzisyen ancak bu kadar etkileyici anlatabilirdi. Girişte piyano arpejinin ardından kaba zurna-alto saksafon karışımı bir tonla inceden giriyor trompet. Şarkıda devamlı olarak arkadaki piyanoyu duyuyoruz. Trompet ise alaturka tabirle, “inceden derdini anlatıyor” dinleyicilere. 07:53'te yükselmeye başlayan trompet adeta çığlık atarak yanına gitarı çağırıyor. Davulun da verdiği gazla kulağın hiç garipsemediği bir gitar soloyla baş başa bırakıyor bizi Maalouf ve şarkı tekrar bizi başladığımız yere, Beirut'a bırakıyor… '



Bulunduğunuz ile gelir ve kaçırırsanız çok şey kaçırmış olursunuz benden söylemesi.

2 yorum:

  1. güzelmiş
    teşekkürler önerine

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir müzik ziyafeti olmuş. .
    hiç bilmiyordum. Teşekkürler paylaşım için. .

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?