Sayfalar

4.12.2014

Bin Hüzünlü Haz

İlk sayfanın ilk cümlesini çizerek okumaya başladım. 
'Beni en çok suçtan arınmışlığım tedirgin ediyor.'
Kitabın başında uzun bir şiir okuyormuş hissi duyuyorsunuz. Belki bunda daha önce şiirsel metinlerini okumuş olmamın etkisi vardır bilmiyorum. Kitapta altını çizdiğim yerleri biraz aktaracağım ama bu kitapla ilgili röportajda  bir yayınevin kitapla ilgili verdiği yanıtı okudum ve 'tam da budur' diye kaldım. Yayınevi Toptaş'a şöyle demiş ; 'Sen bunun etini, yağını, suyunu, tuzunu, baharatını o kadar çok koymuşsun ki, bir oturuşta yenmiyor.' Bu fazlalık (çok da güzel gelen) bence imgeden kaynaklı. O kadar çok ki başını kaçırdığınız yerde durup bir daha dönmezseniz olmuyor.
Biraz aktarayım çizdiğim yerleri ama yine fazlasıyla çizdiğimden onları da eleyeceğim;

'...sonra da ayak seslerimizi şarkıların içine döke saça, yavaş yavaş gözden, gönülden ve hayattan uzaklaşıyoruz. Nedense bana, henüz kimsenin ulaşamadığı, hatta kimsenin oturup hayalini bile kuramadığı, harikulade bir sonsuzluğa gidiyormuşuz gibi geliyor o sırada. ya da çoktan varmışız da, varlığımızla o sonsuzluğu süslüyor, büyütüyor ve tamamlıyormuşuz gibi' (sayfa 16)
'Herkes leblebi yer gibi sinir hapı atıyor ağzına, herkes gazetelerin birinci sayfasında pıhtılaşan kanlara gözucuyla bakıp bakıp sususyor ve herkes adımını ileriye değil de, kendi içine doğru atıyor.' (Sayfa 35)
'Duruşları, insanın içine doğru sarkan bir salkım keder sanki, uzun bir of, ya da oracıkta donup kalmış derin bir iç çekiş.' (sayfa 38)
'Kimse kendisini bulmasın ve bilmesin diye, tıpkı güzellik ya da çirkinlik gibi bütün insanların varlığına biraz biraz dağılmıştı sanki. Belki de ben sokaklarda yana yakıla dolaşıp onu tastamam bir gövde halinde bulmaya çalışırken, o olanca parçalanmışlığıyla her köşeden bana bakıyordu' (Sayfa 52)
'Sonra, kim bilir artık ben kapağını bile görmediğim kaç bin kitabın içinde aynı anda, hangi dugularla gezinirken, zaman birdenbire kuşlara dönüştü' (sayfa 69)
'Benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin, hiç kimsenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu' (sayfa 128)





8 yorum:

  1. Dilinin rüzgarında kaybolmalık bir kitaptır o.

    YanıtlaSil
  2. Hasan Ali Toptaş'ın tüm kitaplarını okumak isteyeceksin bence..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buket çok haklısın bir diğeri de bitmek üzere ve tüm kitaplarını alacağım en kısa zamanda :)

      Sil
  3. Hasan Ali Toptaş'ı ilk Uykuların Doğusu kitabı ile tanıdım ve iyi ki tanıdım. Başta dili biraz ağır geldi bana, ama okudukça cümleler betimlemeler beni benden aldı.
    keyifli okumalar, iyi geceler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben daha çok şiirlerine raslıyordum şimdi 2.kitabı bitecek cidden beni de benden aldı :)

      Sil
  4. okurken hissettiklerimin kelimelere dökülmüş halini karşımda görünce biraz daha içime kaçasım geldi; 'Benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin, hiç kimsenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu'

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu cümlede kapatıp bir durdum kuzum. Galiba böyleyim dedim sonra da yoruldum ......

      Sil

Siz ne dersiniz?