Sayfalar

16.06.2009

Babam Romulus


Genellikle birkaç yıl geriden gelir benim film takibim. Pazar günü Romulus Babam' ı izledik. Salya sümük bir halde izledim. Daha film biter bitmez 'sayfaya eklemeli izlemeyen varsa izlesin önereyim' dedim. Eminim izlemişsinizdir ama ben yine de söyleyeyim.

Bir babanın oğlu için oğlu ile birlikte hayata direnmesi ve bu mücadelesi içerisinde annenin yerinin çok az oluşu etkileyiciydi. Annenin arada bir eve gelip eşiyle birlikte olması (başka bir adamla da beraber yaşıyor) çocuğunun hayatından kopuk halleri ilginçti. Kocasının boşanmak istemeyişi gerekçelendirirken de depresif karısına 'bana ihtiyacın var' demesi!!!! Film tamamen etkileciyi bana göre.

Film hakkında birkaç bilgi;
'Film 1960'lı yılların başlarında Romanya'dan Avustralya'ya göç etmiş bir ailenin dramını anlatır. Dürüst ve çalışkan bir insan olan baba Romulus bir yandan güç çalışma şartları içerisinde oğlu Raimond'u yetiştirmeye çalışırken diğer yandan aileyi sık sık terkeden ihmalkâr ve bunalmış karısı ile alışılageldik ahlak kurallarına pek de uymayan bir şekilde ilişkisini sürdürmeye devam eder. Küçük Raimond ailenin birliğini sağlamak için çırpınırken felaketlerin ardı arkası kesilmez.

Richard Roxburgh’un ilk yönetmenlik denemesi olan film uzaktan bakıldığında sıcak ve samimi bir baba-oğul ilişkisini konu ediniyormuş gibi gözükse de aslında bambaşka dertleri olan bir film. II. Dünya Savaşı’nın ardından ülkelerini terk edip, Avustralya’ya yerleşen bir ailenin yeni bir hayat arayışını dile getiren film, hiç beklemediğiniz bir anda seyir değiştirip, sizi tekinsiz bir göçmenlik hikayesi ile baş başa bırakıyor.

“Babam Romulus”un öyküsüne hakim olan bu tekinsiz anlatımı II. Dünya Savaşı sonrasında çekilen kara filmlerden ödünç aldığını iddia edebiliriz aslında. Güneş ışığının en güzel yansımalarını öyküsüne yerleştiren ve neredeyse tamamı kırsal alanda geçen film, kara film türünün gölgelerle süslü, kasvetli görselliğine sahip değil. Ancak Romulus ve ailesinin savaşın yok ettiği Avrupa kıtasından çok uzaklarda parlak bir gelecek bulmayı ümit etmeleri filmin, kara filmlere özgü ‘yerini bulamamışlık’ ve ‘kaybolmuşluk’ duygularından beslendiğini hissettiriyor.'

8 yorum:

  1. Filimleri takip konusunda bende kotu de degilmissiniz hani. ben bu filimin adini dahi duymamistim. Izlemeye deger gorunuyor. Sagolun...

    YanıtlaSil
  2. Biraz geriden olsa da fırsat buldukça evde dvd den izliyoruz.
    Nacizane bir önerim de (şiddetle) Umudunu Kaybetme
    -----------
    Will Smith, Jaden Smith, Thandie Newton, Brian Howe, Dan Castellaneta
    Filmin Türü : Drama
    Orijinal Adı : The Pursuit of Happyness
    -----------,

    Eminim çok beğeneceksiz

    YanıtlaSil
  3. Pursuit of Happiness sahiden de etkileyici, güzel bir filmdi. Yukarıdaki filmi de bulmaya çalışacağım.

    İlk etapta size önerebileceğim bazı filmler Edith Piaf'ın hayatını anlatan La Mome( Kaldırım Serçesi) ve Mar Adentro (İçimdeki Deniz) olacaktır.

    YanıtlaSil
  4. Burak biliyorsun Edith Piaf hayranlığımı konuşmuştuk. Ama o filmi hala bulamadım. Sürekli aklımda. İçimdeki Deniz onu da listeye alıyorum teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. The Pursuit of Happyness filimindeki sinema teknifi ve Smith'in oyun gucunu ben de begendim. Ancak niyeyse filimin mesaji beni rahatsiz etmisti. Herkeste o "White great hope" a bagli gelistirilmis bireyselci ideolojinin en yaman etkisini uyandirmak icin yapilmisti sanki: Bak istedigin surece bu toplumda her seyi elde edebilirsin. Hele bu mesaji American toplumu icin dusununce midem bulanir gibi oluyor. Getto da dogmus kac zenci cocugunun o denli direncli, o denli zeki, o denli sansli olacagini dusunmeden insanlar filimdeki karekterden (ha bir de Obama eklendi buna) hareketle zencilerin yoksullugunu ve ezilmisligini onlarin bunu gercekten istememis olduguna bagliyorlar.

    YanıtlaSil
  6. Bu açıdan değerlendirememedim.olumsuz yaşam koşullarına direnmek konusundaki kararlılığı ve o koşullar içerisinde herşeyi oyunlaştırıp çocuğuna başka türlü hissettirmesi yönündeki gayretini çok beğenmiştim.Ama dediğiniz şey çok doğru. İçinde fazlaca çocuk vurgusu, yoksulluk ve kenetlenme olunca ben de kilitleniyorum. başka türlü değerlendiremiyorum bile. Hayatta da böyle ve bunun olumsuz sonuçlarını da yaşıyorum aslında.

    YanıtlaSil
  7. Söylediğim filmleri kargoyla size gönderebilirim. Çalışmalarım bittiği zaman Ankara'ya gitmeyi de planlıyorum.

    YanıtlaSil
  8. Bu hafta sonu da bakayım olmazsa isteyeceğim sanırım:) Ankaraya geldiğinde İdayı da alıp bir kızılay buluşması düzenleyebiliriz aile boyu.

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?