Şehir alabildiğine kirli. Kömür kokusu egzoz dumanına eklenmiş günü sonlandırıyor ve o koca parkda iğreti duran ellerime akşam oluyor.
İçimdeki yoklukları gruplandırıyorum günlerdir. Yürüyen merdivenleri yürüyerek çıkan insanlar içerisinde buluyorum kendimi. Sıradan kalabalıkların belki en sıradanı oluveriyorum. Hızla tüketenlerin, tüketirken tükeneni....
İçimdeki çocuk yerden yere atıyor kendini, her yanı kanıyor. Yine aklıma ellerden başka bir şey gelmiyor. Heyecanlarımızın mekansız uygulayıcıları eller.
Kadeh kaldırıyor sırıtık suretim ve her yer zifiri aydınlık. Bu gece tüm türküler 'komşular uyanmasın' tonuna ayarlı oysa ben tüm şehre duyurabilecek kadar çığırtkanım bu gece.
- hey sen! Gel bu gece de sen öldür beni.
İhbar ediyorum kendimi, öldürmekle tehdit ettim içimdeki çocuğu sökün yerinden yüreğimi, kırın tek tek parmaklarımı. Hafızamı yokluyorum, benzeri var mıydı bu gecenin?
Resim:Zdzislaw Beksinski
Not : Bu yazı aslında birkaç sayfa bu kadarını yayınlamak istedim.
neden böyle hissettin acaba bu gece.
YanıtlaSilher ne olursa olsun masum kalabilir insan.
kirlenmeyebilir. hayata şaşırabilir. herşey içimizde. bizim bakış açımız önemli. hergün yeni bir insan olmak olası. geçmişi silmek. bence geçmiş yok. herşeye rağmen yaşamak enfes.
soyut bir yazı ve de çok güzel. somut yazılardan daha somuttur bence. soyutlamak çok iyi bişi.
hayat hüzünle de dolu olabilir. ama herşey doğal bu yaşamda.
ne olduğunu tam bilemedim ama her neyse unut gitsin :)
Şudur olan diyebileceğim bir şey yok aslında. Hava çok soğuksa kendimi de yalnız hissetmişsem daha çok üşürüm ve ne zaman çok üşüsem (bedenen değil sadece) Ankara Abdi İpekçi Parkı'ndaki eller aklıma gelir. Orası benim sığınağım gibiydi eskiden sarıp sarmalamış gibi altında otururdum onu hatırladım aslında:)
YanıtlaSilanladım. biliyorum o elleri. göğe doğru. haklısın. yalnız hissetmek. ruh üşümesi. doğrudur. üstelik de sen hiç yalnız değilsin. ilginç di mi. örneğin, ben, gerçek bir yalnızım. saf. yalnız yaşıyorum. tam hem de. ama kendimi hiç yalnız hissettiğimi hatırlamıyorum. :) seçtiğim bir yalnızlık olmasından dolayı olsa gerek.
YanıtlaSilama seni çok iyi anlayabiliyorum.
bi çeşit çığlık.
gerçek bir ruh üşümesi.
ama sanırım sendeki, geçici üşüme. :)))
Evet seçimse yalnızlık doğurduğu boşluk daha az hasarla hissediliyor ama bazen seçim olmaktan çıkıyor ya o zaman başka hissediliyor.
YanıtlaSilBenim gelip geçicidir dibe vurmalarım çabucak toparlar yine yaşayabilirim:) Çok çok normal görünümlü normal olmayanlardanım aslında.
senin seçim olmayan yalnızlıkla neyi kast ettiğini anlayabiliyorum. eh hayatını anlayabiliyorum. ve elbette bu sölediklerin aslında üzücü senin durumunda. atlatmakla ne demek istediğini de biliyorum. senin durumundaki kadınların güçlü olma durumu. yalnızlık hissetmen öyle doğal ki. bak bu yazın çok anlamlı. evet öyle. ilk kez böyle bir yazını okudum. gerçek iç dünyan. gerçek sen. hüznünü hissettim.
YanıtlaSilAslında önceki kayıtlarda çok var gerçek ben:)
YanıtlaSilAslında sadece çocuklardan da ibaret değiliz bazen anne olunca bu atlanıyor yazdıklarımızda. Annelik, eş olma, çalışan olma rolleri dışında bir de kendimiz olabildiğimiz anlar var ya hani işte onlardan biri.
Eskiden daha çoktu o yazılar.
Bir de o ben yanımı çok çok kısıtlı tutmaya özen gösteriyorum aslında nedeni sır gibi göstermek de değil dokunulmayan birşeylerin kalması.
o roller dışında kendin olmaya da önem ver. bak farkındasın. neden kısıtladığını da anlıyorum tabii. unutma, rollerimiz için yaşamıyoruz. roller çoğu zaman sahtedir, yapmacıktır. genelde çevreye oynarız. bir de o rollerle kendimizi değerli hissederiz. okurum kendin olduğun yazılarını da. seni yeni tanıyorum henüz. ama bu yazınla bir anda bi dolu şey anladım.
YanıtlaSilbir de, blogunu çevren biliyor mu.
Hayır aslında çok bilen yok. Eşim okuyor ara sıra o kadar:)
YanıtlaSilÇocukluk anın nedir derseler ve ençok seni etkileyen nedir derseler iki koku türü diyebilirim. Bizim evin avlu duvarmrı olduğu gibi hanım eli sarmış durumdaydı. Evimiz yamaçta olduğundan bütün köy rüzgarla ve esintiyle birlikte hanımeli kokusu kokardı. Birzde dedemlerin hayvanları vardı avluda. Hergün gübreleri temizlenir bir yere yığarlardı. Sonra da bahçeye götürürlerdi o gübreleri.
YanıtlaSilŞimdi bir istanbulda bir evin önünden geçerken hanımeli çiçeği görsem hemen koku alma duyularım beni o kadar başımı döndürüyor ki sormayın. Ya da İstanbul kenar mahallelerde inegi olan bir evin önünden geçsem hafif gübre kokusu dahi bana verdiği hazzı tarif edemem.
Geçmişimizde iyi yada kötü öyle yaşanmışlıklarzvar ki o bizim hücrelerimize sinmiş durumdadır. Bazen sır gibi sakladıımız değerler bizi ayakta tutan özümüzdür. Her şey heryerde anlatılmaz ve her sır da herkese ifşa edilmez. Sonra büyüsü kaybolur. "16"s nın sırrını bilmediğiniz gibi. Oysa "16" vardır. Hayatın kimyası belki odur.
Ebru, cok guzel olmus. Senin yanlizligin tabi iyi birsey degil, tek basina gitme oralara zaten kus gibi biseysin :))
YanıtlaSilEee dogum gunu kizi nasil gecti :))
Cok yorgun geldim eve, evde bir gurultu , benim de yanlizliga ihtiyacim var su an..
YanıtlaSildoğum gününde yazdığın ağır bir yazı olmuş.oysa doğum günün bugün, daha farklı mı olmalıydı.çevremiz anlamıyor ebru...biz onlardan farklıyız.farkımızın farkında değiller.ve kötüsü hiç anlamayacaklar diyor içimdeki ses.sen benim iyimserinsin.
YanıtlaSilBazen nedensiz olur, bazen nedenli... Ama olur bu durum insanda... Hele o insan 'kadın'sa daha sık olur. Tüm türküler komşular duymasın tonuna ayarlı olduğu zaman daha bi bağıra bağıra söylüyorum ben. Dileyen gelsin kapıya, şikayete diyorum içimden. Hiç olmazsa ortam şenlenir...
YanıtlaSilCebimden çıkarıp masaya koyduğum ellerime bakıyorum şimdi, ilk defa görmüş gibi. Ellerim. Ellerim benim...
YanıtlaSilGünümü başlatıp gecemi sona erdiren ellerim. Gün içersinde nereye koyacağımı bilemediğim ellerim. Beni dinlemeden bir kitabın satırları arasına, bir telefonun aranmayacak tuşlarına, bir yaşamın unutulmayacak hafızasına kayıp giden ellerim...
Dilimin söyleyemediklerini dillendiren, yüreğimin gösteremediklerini hissettiren ellerim...Belirsizliğin telaşını, bir sevginin sıcaklığını, bir yalanın acımasızlığını, hayal kırıklığının acısını gözler önüne seren ellerim...Yüzümün gizlendiği, yüzümü gizlediğim ellerim...
Ellerimle tuttuğum ne kadar da çok şey varmış. Ellerimle yaşadığım...Avuçlarımın arasında sakladığım ne çok düş. Taşan ne çok gerçek. Peki ya ellerimin arasından kayıp gidenler...
Tutamadıklarım...
Tutamadığım ellerine...
nehirim...bazen, yaşadığımız o ortak hastalığımızda insanı böyle grileştiriyor biliyorsun değilmi?...oysa ben senin bana yaptığın yorumlardan hiç gri yaşamadığını düşünmüştüm...ama olsun içini dökmek arada gri olmakta deşarj eder insanı o yüzden bu yazına izin verdim şimdilik :p...yaş gününmüş nice mutlu yıllara çok çok öptüm...
YanıtlaSilYurttan çıkar o parktan geçer okula yürürdüm bazen,yakarıyor mu? isyan mı ediyor? diye merak ederdim...
YanıtlaSilBelki ilginizi çeker; mimlendiniz.:))
YanıtlaSil"not" eklemişsin ya altta?
YanıtlaSilne yazısı yahu, bu kocaman bir şiir. hem de felaket kaliteli...
Hayırlı pazarlar dilerim..
YanıtlaSilgece tüm tutamadıklarımızı ardına alıp dikiliveriyor karşımıza
YanıtlaSilen karanlık yönüyle..
Yanıtları için ayrı ayrı teşekkürler ama benoturup yanıt yazamayacak durumdayım:(
YanıtlaSilAffedin bu defalık olur mu
Sevgiler.
Bende aynı şeyleri hissediyorum zaman zaman.geçecek hepsi geçecek.iyi günler göreceğiz umutlu günler..
YanıtlaSilEbru'cum hepimizin kotu hissetigimiz zamanlar, kimseye acilamadigimiz yada kahroldugumuz zamanlar oluyor. Bazen sifira vuruyoruz. Ben oyle zamanlarda icimdekileri sansursuzce yaziyorum ve sonra firlatip atiyorum. Acayip iyi geliyor.
YanıtlaSilSen de oyle yapmissin aslinda. Iyi geldi umarim