Çay bir tutkudur benim için. Her akşam mutlaka demlenmeli. Hafifçe dilimi acıtıp geçmeli. Rengi sarı değil kıpkırmızı olmalı. Bir neden olmalı değil mi birşeyi çok severken, hiç sevmezken.
Her akşam yalnızca 2 bardak içer oturduğu yerde uyuklardı. O zaman uzaktan kumanda yoktu. Çocuklardı uzaktan kumanda. Hem zaten seçenekler de azdı.
'Kaçak Çay' gerçekten kaçaktı o yıllarda. Bir de sallama çaylar vardı Almanya dan gelenlerden gördüğümüz. En çok kuşburnu çayı ilgimizi çekerdi. Uzaktan akrabamızdı Sadık Abi'ler. Daha önce de adı geçti. Annesi sallama kuşburnu çayını sayı ile getirip iki kardeş aynısını biraz birimizin biraz diğerinin bardağına daldırarak anlatırdı. Oysa annemin kullanmadığı demlikte kuşburnu kaynardı sobada. Dönüp bakmazdık sallama kuşburnu varken ve en çok benim bardağımda kalsın diye beklerken.
Banyo taburesine henüz dönüşmemiş tabureyi ayağımızın altına alır bardakları hazırlamak için mutfağa koşardık. Titreyerek salona getirip yarısına kadar şekerle doldurduğumuz bardakta kuşburnu çayı görünümlü %50 hakkımızı yudumlardık:) Kahve büyüklere has bir zevkti kokusunu alabildiğimiz.
Yeşil zeytin öyle ulaşılmaz öyle büyülüydü ki anlatamam. Kilo ile alındı mı hiç bilmiyorum ne zaman kahvaltıda yeşil zeytin olsa Banu tabağı eline alır bu sana bu bana bu Ulaşa bu Savaşa diye paylaştırırdı:) ertesi gün sofrada yeşil zeytin olmazdı.
Kimsenin mızmızlanarak birşey istediğini hatırlamıyorum. Varsa vardı yoksa da hiç üzerinde durmuyorduk.
Dedim ya her akşam çay demleyin de içelim der yalnızca 2 bardak içerdi. Farkında bile olmadan her akşam çay içiyor ayak ucunda uyumaya başlıyordum. Yatağımdan daha çok sevdiğim somyada.
Ev hınca hınç insan dolu. Arada bir odadan çıkıp içlerinden geçiyorum. Ardımda 'en büyükleri bu işte, hepsi küçük anacım ne olacaklar?' cümlelerini bırakıp mutfağa gidiyor hızla içtiğim çay bardağını bir köşeye bırakıp tekrar uzanıyorum.
Haftalar geçti artık ev sessiz. Arada bir gelen giden. Bir akşam anneme çay der demez 'oluyo oluyo' dedi. O kadar uzun sürdü ki bekliyorum ama çay yok. Mutfağa gitmeye çalıştıkça annem engel oluyor 'bekle getireceğim ben' diyor. Ama getirmiyor. Dayanamadım mutfağa gittim. Ocak yanmıyor. Üzerindeki demlikte çay filan da yok. Anneme 'hani yok ki çay' dedim. Annem kardeşlerin uyusun yaparız dedi. kardeşlerim uyudu ben inad ettim. Annem tüp yoktu çay da bitti dedi:(
Hiçbirşey yapamadım. Ne ağlayan annemi susturabildim ne de içimdeki çay içme isteğini.
1992'den 2011'e.
Her akşam çay demlenmelidir evde. Erzak dolabında yedek yoksa sinirlenirim.
Bir de güzel haber eşim egeli ya yeşil zeytini bu sana bu bana diye paylaştırmadan yiyebiliyorum:)
Not: Duygu sömürüsü değil zor zamanlardı birbirimize kenetlendiğimiz. 4 kardeş ve bir anne ile yaşama direndiğimiz. Buruk bazen ama gurur duyuyorum yaşadığım herşeyle.
Her akşam yalnızca 2 bardak içer oturduğu yerde uyuklardı. O zaman uzaktan kumanda yoktu. Çocuklardı uzaktan kumanda. Hem zaten seçenekler de azdı.
'Kaçak Çay' gerçekten kaçaktı o yıllarda. Bir de sallama çaylar vardı Almanya dan gelenlerden gördüğümüz. En çok kuşburnu çayı ilgimizi çekerdi. Uzaktan akrabamızdı Sadık Abi'ler. Daha önce de adı geçti. Annesi sallama kuşburnu çayını sayı ile getirip iki kardeş aynısını biraz birimizin biraz diğerinin bardağına daldırarak anlatırdı. Oysa annemin kullanmadığı demlikte kuşburnu kaynardı sobada. Dönüp bakmazdık sallama kuşburnu varken ve en çok benim bardağımda kalsın diye beklerken.
Banyo taburesine henüz dönüşmemiş tabureyi ayağımızın altına alır bardakları hazırlamak için mutfağa koşardık. Titreyerek salona getirip yarısına kadar şekerle doldurduğumuz bardakta kuşburnu çayı görünümlü %50 hakkımızı yudumlardık:) Kahve büyüklere has bir zevkti kokusunu alabildiğimiz.
Yeşil zeytin öyle ulaşılmaz öyle büyülüydü ki anlatamam. Kilo ile alındı mı hiç bilmiyorum ne zaman kahvaltıda yeşil zeytin olsa Banu tabağı eline alır bu sana bu bana bu Ulaşa bu Savaşa diye paylaştırırdı:) ertesi gün sofrada yeşil zeytin olmazdı.
Kimsenin mızmızlanarak birşey istediğini hatırlamıyorum. Varsa vardı yoksa da hiç üzerinde durmuyorduk.
Dedim ya her akşam çay demleyin de içelim der yalnızca 2 bardak içerdi. Farkında bile olmadan her akşam çay içiyor ayak ucunda uyumaya başlıyordum. Yatağımdan daha çok sevdiğim somyada.
Ev hınca hınç insan dolu. Arada bir odadan çıkıp içlerinden geçiyorum. Ardımda 'en büyükleri bu işte, hepsi küçük anacım ne olacaklar?' cümlelerini bırakıp mutfağa gidiyor hızla içtiğim çay bardağını bir köşeye bırakıp tekrar uzanıyorum.
Haftalar geçti artık ev sessiz. Arada bir gelen giden. Bir akşam anneme çay der demez 'oluyo oluyo' dedi. O kadar uzun sürdü ki bekliyorum ama çay yok. Mutfağa gitmeye çalıştıkça annem engel oluyor 'bekle getireceğim ben' diyor. Ama getirmiyor. Dayanamadım mutfağa gittim. Ocak yanmıyor. Üzerindeki demlikte çay filan da yok. Anneme 'hani yok ki çay' dedim. Annem kardeşlerin uyusun yaparız dedi. kardeşlerim uyudu ben inad ettim. Annem tüp yoktu çay da bitti dedi:(
Hiçbirşey yapamadım. Ne ağlayan annemi susturabildim ne de içimdeki çay içme isteğini.
1992'den 2011'e.
Her akşam çay demlenmelidir evde. Erzak dolabında yedek yoksa sinirlenirim.
Bir de güzel haber eşim egeli ya yeşil zeytini bu sana bu bana diye paylaştırmadan yiyebiliyorum:)
Not: Duygu sömürüsü değil zor zamanlardı birbirimize kenetlendiğimiz. 4 kardeş ve bir anne ile yaşama direndiğimiz. Buruk bazen ama gurur duyuyorum yaşadığım herşeyle.
Ben söyledim sana söyleyeceğimi....
YanıtlaSilZor zamanların tadı bir başka olur ama. İnsanları birbirine daha bir yaklaştırır, elindekiyle mutlu olmayı öğretir insana. Seneler geçer, o günler hiç unutulmaz, ne kadar zor geçtiyse de hep burnunun direğini sızlatır insanın, hep özlemle hatırlanır.
YanıtlaSilpaylaşımınız beni çok duygulandırdı.ne diyim bilemedim.sevgiler
YanıtlaSilEbru içim sızladı
YanıtlaSil..
Bizim bakkal evin altındaydı.Öyle güzel peyniri vardı ki.Kahvaltıya 100 gr.Alırdık.Böyle sobanın üstünde kızrmış ekmeğe yağ gibi sürerdik.
Yokluk utanılacak birşey değil.
Ben şu anda çok peynir sevmiyorum.Alırsam pahalısından alıyorum.Bilinçaltına ittiğimiz neyse artık:.)
Eskiler bizim gibi şanslı değilmiş ki.Şimdi biraz madden bunalsak hemen annemler sakın bunalma hallederiz biz diyor yokluk yaşatmıyorlar Allah razı olsun.Eskiden herkeste yokluk var annem der ki babanın tarafında yok benim tarafımda yok ki versinler destek olsunlar bize. Hatırlıyorum 7 gün için pazardan 7 yumurta alırdım hergün haşlardım o yumurtayı sana.Annen için ne zordu eminim ama ne güzel bugünlere getirmiş sizleri Allah razı olsun tüm annelere
YanıtlaSilheralde bu anılar sayesinde şimdi elimizde olan varlıkların, anların, bolluğun değerini daha iyi anlıyoruz. okurken içimde beliren yaşanmışlıklardan bir kaç kelime yazasım geldi ama kopya gibi olur bu kadar da güzel olmaz. ama annenin göz yaşlarını bende döktüm okurken bilesin.annenin yaşadığı acıyı bende hissettim. sanırım yaşadıklarına dair aynı anılar olduğu içindir.yüreğine sağlık
YanıtlaSilEbrucum,
YanıtlaSilBurnumun direğini sızlattın...
Senden daha eski bir kuşağım ve yeşil zeytin daha bir kıymetliydi benim çocukluğumda, seyrek girerdi eve (babam tek maaşlı bir memurdu)aksilik öyle severdim ki yeşil zeytini. Ha bir de muz, aybaşından aybaşına alınırdı bir kilo muz hepsini ben yerdim, annemle babama beni zevkle izlemek düşerdi. Sonra evlendim ve ilk görev yerimiz Denizli'ye taşındık. İlk toplu erzak alışverişi için kapalı pazar yerine gittiğimde şaşırıp kalmıştım, heryer yeşil zeytin doluydu ve ucuzdu üstelik:)) Muzun şimdiki durumu da malum, insanın canı bile istemiyor artık o plastik tadlı ithal muzları, yerliler ise Antalya'da bile yalan oldu. Azdı herşey, kısıtlıydı ama biz çocuklarımızdan daha mı kanaatkar ve mutluyduk acaba?
Bir de şu hali vardır benzer bir acının: Babam çeşit çeşit alırdı peynirleri.. ve biz gülerdik.. dolap dolar taşardı.. ve bir gün peynirler teke indi.. işte o gün babam bizim çocuğumuz oldu: "Bir çeşit peynir neyimize yetmez, babaların babası.. sen bugüne dek neler yaptın bizim için.. en büyük yatırımını bize yaptın.. daha ne olsun daha ne olsun.. "
YanıtlaSilDaha ne olsundu gerçektendi.. zor günler hepimizin başından geçiyor.. geçecek de.. :) İnsanız insan gibi çünkü..:)
Ne güzel anlatmışsın,Nehir... Ben de zeytine hayretle bakardım. Renginin aslında siyah olmadığını çok sonradan öğrenmiştim...
YanıtlaSilBu anilar yokmu, bizi birbirimize kenetleyen. Hic mizmiz deyildik gercekten. Cay bizimkiler icinde ayni degerdedir. Hic unutmam annem ikizleri dogurduktan sonra kazan dolusu cay icmek istiyorum demisdi. Opuyorum Idami :)
YanıtlaSilNeredeyse ağlayacaktım. Çocukluk günlerindeki çektiğimiz sıkıntılardı bunlar hep..
YanıtlaSilYorum değil..
YanıtlaSilBunları çocukluk anısı olarak taşımak ağır olsa gerek sevgili Nehir.. Ama inana annenin ağrısı daha büyüktür..
Çay şeker ve tüp.. o muhteşem üçlünün uzun zaman bir araya gelemediği zamanlar bilirim..Hem de çok uzun yıllar öncesi bile değil..
Ağlattın beni kadın..
sana değil ama, bana,,
bence bu zor zamanlar bizi gercekten biz yapan...
YanıtlaSilson zamanlarda surekli kendimi sorgular buluyorum, simdilerde hersey var ama insanlar yine de mutsuz ve doyumsuz, niye? algilamak cok zor, acaba buldukca daha cok kaybediyormuyuz :(
bende 4 kız olarak büyüdüğüm hep hareketli güzel evimizin akşamki çay muhabbetini özlüyorum:) memlekettenmidir nedir her akşam çay olurdu bizdede yanında bol muhabbeti kimi limonlu kimi kan kırmızı olurdu çaylarımızın rengi:)) zamana geri götürdün beni ne güzel olmuş bu yazı böyle..
YanıtlaSilen çok da anneni düşündüm biliyor musun? sizlere belli etmeden yaşadıklarını, yaşamak zorunda kaldıklarını. sizlerin bir şekilde sığınacağı birbiriniz vardınız kardeşler olarak ve hatta anneniz vardı. ama ya annenin. ona sığınmak bile bir lükstü belki. en çok da anneni düşündüm biliyor musun? kendi annemden dolayı...
YanıtlaSilp.s: yine de çok şükür değil mi en azından birbirinize sahiptiniz...
Ebru ben seviyorum senin çocukluğunu. çok benziyor anılarıma. Bizimki yokluktan değil ama başkasına muhtaç bir aileydik annemin anlattığına göre. Dedemlerle çalışırdı babam ve para falan almazdı babam. bize bir oda vermişlerdi orda kalırdık. annem anlatır bir şeftaliyi üçünüze bölerdim ve hiçbiriniz ben daha istiyorum demezdiniz ya da kardeşinizin olanı almaya çalışmazdınız diye. hiç adil bir aile değillerdi. annemle babamın en güzel yıllarını çaldılar.
YanıtlaSilgelelim çay konusuna. bizim evde de her akşam çay demlenir. bizde eşimdir çaykolik ve kendi tabiriyle kamyoncu çayı gibi olmalıdır . demli kekremsi ve kaçak:)
Canım benim hepimizin çocukluğuna dair böyle anıları mutlaka vardır.Varlıkta yoklukta bizler için ne de olsa.
YanıtlaSilAnneciğinin ellerinden öperim böylesine zorluklarla sizi bu günlere tek başına getirebildiği için.
Bizde de vardı böylesi durumlar hatırlarım tüpümüz yoktu evde ekmek alacak parada yok annecim odunla yaktığı soba üzerinde pişi yapardı içi boş olurdu ama çayla ne güzel yenirdi.Kanaatkardık o zamanlar varsa vardı yoksa yok şimdi çocuklarımıza bu kadar almamızın bir sebebi de o belki de biz yapamadık onlar yapsın.
Bunu yazarken bile elimde kocaman bir bardak çay var çay olmazsa olmazlarımdan:)
Kedicim biliyorum canım:)
YanıtlaSilSelen dediğin doğru zorluklar bazen daha yakınlaştırıyor insanları birbirine.
Beyazperde teşekkür ederim hoşgeldin:)
Pınarcığım ne yaparsak yapalım kalan izler hep duruyor orada öylece değil mi?
Ayla anneler ah anneler nasıl ödemeli haklarını bilmem ki?
YanıtlaSilLosstime annem için zaman zaman bakarken bile üzülürüm ne yapmalı da dindirmeli yorgunluğunu diye:(
Leylak Dalım sen de sızlattın. İzmire ilk gittiğimde tabak tabak zeytini görünce sadrazamla mı evlendim dedim:) Bu ne zenginlikti yahu tabak tabak:) eşim dedi ki bak şu tepelerde zeytinlik var ye ye rahat ol:)
Karoshimmm hem de nasıl büyük bir yatırım değil mi?
YanıtlaSilBabanla ilgili yazıyı hatırladım hüzünlendiğim bir yazındı.
Annelili izmirde yeşil zeytinleri o kadar çok görünce ağaçlarının ayrı olduğunu sanmıştım:) Siyah ve yeşil diye. Ama doya doya yemek güzeldi:)
Taze Annem şimdiki çocuklar yaşamaz yaşadıklarımızı hemen bunalıma girer hemen isyan eder değil mi canım?
YanıtlaSilben anneme üzülüyorum gerisi sadece anı işte:(
Profösör çocuklarımız çekmesin diye diye alıyoruz onlara herşeyi.
Sevgili Üryannn unutmak da olmaz değil mi?
YanıtlaSilA-H şimdi insanlar cidden doyumsuz herşeyi yaşayan bizler de dahil. Herşeye kolay ulaşıyor çabuk bıkıyoruz:(
Sevgili Meyra 4 kız çok eğlenceli olmalı?
YanıtlaSilMayammm annem:( Değil elleri ayaklarının altını öpsem hakkını asla ödeyemem. hala tost yapıp yollar sabahları 36 yaşındayım ve hala karnım açmı onu sorar.
Anneme hiç yokluk yaşatmıyor kardeşlerim 2 erkek ev aldılar ona zevine göre döşediler. Annem birşey ister kardeşlerim kolilerle alır. Hepimizde aynı hal anneme baktıkça hissettiklerimiz. Ne yapsak dinlendirsek biraz olsun bilmiyorum. Ama 4 kardeş sözünden hala çıkmayız.
Küçük Mucizem bir dokununca heryerden fışkırıyor çocukluk anıları değil mi:)
YanıtlaSilİkiz Annem bir yudum da benim için iç afiyet olsun:) Annelerimiz ne kadar cefakarmış. Hepimizin de annesi.
İnsanı 'insan'yapan yaşadıklarıdır:))
YanıtlaSilCanım benim benzer yollardan,anılardan hepimiz geçtik duygu sömürüsü olur mu hiç?Ayrıca seni çok iyi anlıyorum zira bir oturuşta,15,20 tane hafif acılı,ekşili kırma yeşil zeytini afiyetle yiyen yanında da en kaçağından (eskiden Ceylan çayı olurdu,şimdi değişti ama siyah iri olanlarından)çayını içen bir kişiyim:)))
Bir kere daha sevgiyle öper çay bardağımı şerefine kaldırırım Ebru'cum:)))
Ps:Bu arada yazıdaki Banu kim?:)
Banu kız kardeşim canım.
YanıtlaSilBen de seni öpüyorum iç iç afiyet olsun.
Tahmin ettim...Adaşım:)
YanıtlaSil:) ne guzel paylasiyorsun, dupduru..
YanıtlaSiliçim doldu taştı bu yazınla Ebru...2 şekerli demli çayımdan senin için bir yudum alıyorum şimdi...öpüyorum kocaman
YanıtlaSilBanucuğum kız kardeşsin sen de:)
YanıtlaSilÖzlemciğim teşekkür ederim.
Neşelihaller afiyet olsun teşekkür ederim:)Ben de öpüyorum.
Oy Ebrum ağlattın sabah sabah...
YanıtlaSil