Sayfalar

6.01.2012

Şeffaf Mavi/ Ryu Murakami

''Arabayla gezmeye gidersin ya, saatlerce araba sürüp bir dağa ya da denize gidersin hani, sabah erkenden daha gözlerin acırken yola çıkar, yolda manzarası güzel bir yerde termostan çayını içersin, öğle vakti yemyeşil otlar arasında piknik yaparsın. İşte öyle sıradan bir gezi düşün.  Arabayı sürerken bir çok şey gelir aklına. Ne bileyim 'yola çıkarken fotoğraf makinesinin merceği çıkmadı hiçbir yerden, nereye girdi acaba?' ya da 'Dün televizyondaki o artistin adı neydi?' gibi şeyler. Hatta ayakkabılarının bağı kopmak üzeredir, kaza yapmaktan korkarsın, 'Boyum artık uzamaz herhalde' falan dersin kendi kendine. Böyle düşüncelerin arabanın içinden bakıldığında hareket edermiş gibi görünen manzarayla bir bütün haline gelir. Evler, tarlalar gitgide yakınlaşır, sonra da arkada kalıverir. Böylece manzara ile aklındakiler birbirine karışır.  Ben de işte o gördüğüm şeyleri ve aklımdakileri yana yana koyarak rüyalarımdaki veya kitaplardan aklımda kalan şeyleri uzunca düşündükten sonra çekip çıkartıyorum'
(Sayfa 65)
Geçen hafta söz etmiştim Şeffaf Mavi'den. Bazı kitaplar bittiğinde kapağı kapatıp şöyle bir bakarsınız. Sanki kahramanların hepsi eve dolmuştur da yavaş yavaş hazırlanıp gitmeyi beklerler. En azından bende öyle oluyor. Beraber yaşamaya başlamışız ve şimdi 'vakit tamam gidiyoruz' der hazırlanırlar. Şu an öyle hissediyorum. Kitabın yalnızca sonunda başka mekanlar varmış gibi geliyor. Baştan sona yakın bir ana kadar sadece dört duvar arasında yaşanan olaylar var. Bazı yerlerde ürkütüyor anlatılanlar. Tamamen yabancısı olduğunuz (olduğum) bir dünayaya ait olaylar.  Kitabın kapağında 'Hayat onlar için yarını olmayan bir oyundu' diyor. Neden öyle denildiğini içiniz burkularak görüyorsunuz. Kendinizi zaman zaman da çaresiz hissedip 'bir şey yapılabir mi?' diye sorgular buluyorsunuz.

'Sanırım sürekli acı vardır, acı hissetmediğim anlar sadece acıyı unuttuğum anlardı. Acıyı unuttuğum için bir ur oluştu içimde. Aslında acı herkeste olur. Belki bu yüzden, ufaktan ufaktan acıyı hissetmeye başlayınca rahatlıyor insan, kendine gelmiş gibi oluyor, huzur buluyor. Demek ki, içimdeki acı doğduğumdan beri var' (Sayfa 130)

Bu paragraf üzerine epey düşündüm diyebilirim. Belki de içerisinde bulunduğum durumdan kaynaklı. Birkaç gün önce yine acıya meydan okuyan insanların hayatlarının içerisine epey girmişken ve aklımda 'başıma gelen en büyük şey belki de acı çekmeye alışmış olmak' gibi şuan dizilimini tam hatırlayamadığım Frida'nın sözleriyle karıştırarak düşündüm bu paragrafı. Acıyı hissetmemek yaşamıyor olmakla mümkün. Katlanılmaz bir hal alsa da bazen yaşıyorum işte dedirtiyor  bazı acılar.

'Bak işte, dünya hala ayaklarımın altında değil mi? Bu yeryüzünün üstündeyim ben ve aynı yeryüzü üzerinde ağaçlar, otlar, yuvasına şeker taşıyan karıncalar, yuvarlanan topu kovalayan kız çocuğu, koşuşturan köpek de var. Bu yeryüzü sayısız evlerde, dağlardan, ırmaklardan, denizden geçip her yere ulaşıyor. İşte o yeryüzünün üstündeyim. Korkutucu dünya hala benim altımda bir yerlerde' (Safa 134)


27 yorum:

  1. Ryu Murakami'nin ismi ile sıkça karşılaşıyorum en azından her kitapçıya gidişimde, bir çok kitabını elime alıp sayfaalrını karıştırdım ama hiç bir kitabını henü zokumadım. Bir yazarı okumaya başlayınca bütün kitaplarının peşine düşmek gibi bir huyum var. Ama sanırım bu yazarın ismine aşinalık dönemim epey uzun sürdü. Bu kitabını bu yazodan sonra hayli merak ettim.

    YanıtlaSil
  2. Vladimir aynen. Hatta diğer kitabından söz ederken de demiştim hiçbir yerde olumlu olumsuz birşey duymamışken ilk defa bir yazarın iki kitabını da aldım diye. Pişman olmadım her ikisini de çok severek okudum.

    Arka kapakta Camus'un Yabancısına atıfta bulunulmuş yer yer ben de benzettim. Severek okuyacağından eminim.

    YanıtlaSil
  3. öneriniz için teşekkürler....
    acıya yada mutsuzluğa alışılırmı, çok ilgilendiğim bir konu...ve ben alışıldığını düşünenlerdenim....

    YanıtlaSil
  4. kitapları okurken ben de karakterlerle iç içe geçerim , adeta onlar etrafımda ve evimdeler gibi bir duyguyla okurum , kitaptaki 130. syf.dan yaptığın alıntı beni çok düşündürdü , en kısa zamanda kitabı da okumak istiyorum , teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. kuzummm, evet hani kitap biter, kaparsın kapağını, kitap ellerinin arasında, okşarsın kapağı, sevdiceğini uğurlar gibi, evet ne güzel söylemişsin kahramanlar sanki evin her köşesine dağılmıştır, sanki mutfağa girsen biri buzdolabının kapağını açmış peynir çıkarıyor, diğeri kanepede uyuykluyor, işte kitap okumak böyle bişey.

    YanıtlaSil
  6. bir de beni çok etkileyenler bitti diye üzülürüm ben...
    bitmese diye ağır ağır okuyayım isterim ama dayanamam da hemen hemen okuyuvereyim de isterim..

    kitap ilginç belli ki..
    okunası
    hangi birini okuyacaksam :)

    YanıtlaSil
  7. kitapları okumak, okumak, okumak ve bir başka dünyada başka bir insan olmak.....

    YanıtlaSil
  8. Geçen yazından sonra yazmıştım zaten kitabı aklıma fakat daha bir merak sardı bu posttan sonra.
    'Acıyı hissetmemek yaşamıyor olmakla mümkün', öyle sahiden, ölmeyi beklemek gerekiyor acıları unutmak için bazen.

    YanıtlaSil
  9. Benim hiç duymadığım bir yazar. ama içindekiler beni de çekti içine.
    Okunmalı evde okunmayı bekleyen kitaplardan sonra.

    YanıtlaSil
  10. Alıntılar ne kadar hoş, ne kadar da hayatın içinden.

    YanıtlaSil
  11. üzerine baya bi kafa yorduran bir kitaba benziyor alıntılardan belli..not aldım elimdekiler eriyince okucam.zira seviyorum her yazardan bir cümle almayı:)

    YanıtlaSil
  12. Benim de içimdeki acı dogdugumdan beri var :-(
    Ama direniyorum
    O acidan daha büyük sevgilerim var benim .

    YanıtlaSil
  13. ah heyecanla beklediğim tanıtım geldi ve beklediğime değdi, son paragraf yok mu yazdığın...

    çok teşekkürler canım, takipteyim ,)

    YanıtlaSil
  14. Nehiro ben de alışılabildiğini düşünüyorum. Aksi halde 'en büyük' diye düşünülen ufacık bir acıda bile-kaldı ki kıyasını yapmak hep daha daha diye başlayan yaşanmışlıklarla ilgili olurdu-pes ederdi insan. Dikkate aldığın için ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  15. Zeynep ben teşekkür ederim. Yalnız şuna galiba dikkat etmekte fayda var ne dersiniz? Aynı kişi aynı kitabı farklı yıllar veya ruh hallerinde dahi okuyunca aynı tadı almayabiliyor. Ben beğendim önerdim ama aklıma da geliyor:) Beğenmeyebilirsiniz de.

    YanıtlaSil
  16. Kuşummm kesinlikle. Ama ne yalan söyleyim bunu tavan yaptıran en üst boyutta yaşadığım kitap Martı idi. Belki de yaşımdan kaynaklıydı o yıllar:) İlk aşk gibi unutulmaz.

    YanıtlaSil
  17. Yaz Güneşim ben de çok üzülüyorum kitabın üzerine birşey koyamamak bunu da yaşadın mı?
    Üstlerine bastırınca ölecekler, canları yanacak gibi. Eve girince fısıltılarla dört bir yana dağılıyorlar gibi:) İşe getiremediğimden bazen beni beklediklerini düşünürdüm:)

    Ah o zamansızlık. Neler yapabilirdik kim bilir değil mi?

    YanıtlaSil
  18. Sevdaa ne güzel bir yolculuk değil mi? Bazen sadece gözlerimizi kapatarak.
    off.

    YanıtlaSil
  19. Esracım senin bebiş küçük daha üzülme birikiyor diye biz de yenice rahata erdik:)

    YanıtlaSil
  20. Nilhancığım bir pazar kitapevinde gezinirken elime aldım ee iyi de yapmışım:)
    Öperim.

    YanıtlaSil
  21. Sanemciğim yaşananlar da öyle. Bir de böyle yaşamlar var diyor insan:( Hoşgeldinnn bu arada özletme:)

    YanıtlaSil
  22. Meyracığım oğlum erkenden uyuyor hem kafa yormaya fırsatım oluyor hem de ben cidden sevdim caponları:)

    YanıtlaSil
  23. Sitareciğim senin kadar şen şakrak biri elbet böyle dmeli. Tebriklar canım takdirle izliyorum ha bi de sarıldım:)

    YanıtlaSil
  24. Nil Canımmmm sen de sevdin caponları:)
    Hah bu muymuş demezsin umarım. Öperim çokkk.

    YanıtlaSil
  25. Çok etkileyici ve degisik bir kitaba benziyor. Bu gidisle bende bu kitabi satin alacagim!!

    YanıtlaSil
  26. hımmm okumadım bu yazı ama listeme lacağım
    tareşekkürler

    YanıtlaSil
  27. çok zaman geçmiş üzerinden ama , bu kitabı okumaya başladım ben de :)

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?