Sayfalar

3.04.2012

'Hayatı hakiki kılan sessiz sıradanlıklar'

'Gitmeyi iyi bilirim. Gitmek istemeyi de. Her yerden ve her zaman. Her şeyden ve herkesten gitmeyi. Benim için zor olan kalmaktı hep. Ama gün geliyor, zoru başarıyorsun. Gitmek artık bir ihtimal bile değilmiş gibi sakin, ait olmak hâlâ mümkünmüşçesine mütevekkil, olduğun yerle yeksan duruyorsun öyle. Kalıyorsun. Yaşlanmak biraz da bu sanırım.
Zira gitmek hiçbir zaman kaçmak değildi sadece. Arıyordun. Bulamayacağını, her seferinde biraz daha çok bilerek.
Ben bir ölünün ardından yabancı bir şehirde yürümeyi bilirim. Neyi aradığını tam bilmeden, bulamayacağını kuvvetle hissederek, o şehirde bir ölünün gençliğine uzanıp, onu öyle ebediyen görüş mesafesinde tutma isteğini bilirim.
Annem öldükten bir süre sonra Münih’e gittim. İlk kez. Bir bahane uydurmaksızın. Münih annemin şehriydi. Artık hiçbir şehrin onun olmadığı, olamayacağı bilgisi içimde dilsizdi henüz, sinir uçlarıma kelimelerle dokunmaya hazır değildim. Sessiz günlerdi. Annemin adını bile tekrarlayamadığım felçli günler. Bir sabah, şubat soğuğunda şehri bir baştan bir başa geçerek Münih Müzik Akademisi’ne yürüdüm; eskiden Hitler’in çalışma ofisiyken şimdi çalgıcıların prova yaptığı salonun hemen dibinde, girişteki taş merdivenlerde içim üşüyerek oturup yukarıda akordunu arayan genç müzisyenleri dinledim. Onların ahenge gebe gürültüsü, az sonra hep birlikte yeniden doğuracakları mükemmel eserden daha uygundu ruhuma; konser biletim vardı, gitmedim. Beş asırlık bir masalı günde iki kez anlatan saat kulesi Glockenspiel’in Alman mı Alman kuklalarına baktım boş boş, masaldaki savaşı Bavyeralı şövalyenin kazanması umurumda değildi. Sonra, büsbütün titremeye başlayınca, Altstadt’taki bir pastanede tam da onun yapacağı gibi, önündeki turtaya hiç dokunmadan kahve üstüne kahve, sigara üstüne sigara içen siyah saçlı kadını seyrederek ısındım biraz. Olmuyordu. Hiçbir ses, hiçbir serap işe yaramıyordu; içlerinden geçemiyordum. Gözeneksiz bir ikinci deri gibi tenimi sımsıkı saran ölüm fikrinin dışına çıkamıyor, yeterince soluk alamıyor, anneme bir türlü varamıyordum.
Münih’ten ayrıldım. Kalmayı öğrenmemiştim henüz. Gitmenin nafile olduğunu anlamaya ise daha yeni başlamıştım.'

Yasemin Çongar'ı gün içerisinde okumakla kalmıyor eski yazılarını da çıkartıp eve getiriyor koca. Taraf Gazetesinde yazıyor. Üyelik istiyor gazete. Aynı anda girmeyelim diye kavga ediyoruz bazen. Aslında kendisinden değil de hissettirdiklerinden söz etmekti niyetim. Araya biri girince aklınızdan uçuverir ya diyecekleriniz galiba öyle bir an yaşadım. Bazı işlerde bazı çalışanlar bir kenara kıvrılıp dinlenebilir. hatta belki gözlerini dinlendirebilir. En büyük konforum merkezi yayına inat açtığım müziğe okuduğum güzel bir yazının eşlik etmesi.


Demini iyi almış bir de çay gelmişse masama gölgesi bile hoşuma gidiyor insanların.
Ne diyordum? Hissettirdikleri değil mi? Yazıyı okuyup ardından müzikle bir daha okuyup yudumladığım çay (kahve değil) göz hizamda koridor. Beyaz giyinmişim. Ayaklarıma değiyor incecik etek.Üşümüyorum. Çıplak ayaklarımla adımlıyorum yağmur damlalarıyla örtülü toprağı. Üşümüyorum bu kez. 'Gitmek ihtimal bile değil' ve ben 'bir ölünün ardından yabancı bir şehirde yürümeyi' hiç bilmiyorum. Aynı şehirde kayboluyorum sürekli. En bilindik sokaklarında, caddelerinde. Aynı şehirde ihtimal dahilinde olmayan gitmeleri büyüttükçe büyütüyorum içimde. Ne zaman bir ölünün ardından yürümek istesem hayata yabancı, yürümeye yabancı, dilsiz, gözsüz bir çocuğa dönüşüyorum.

Görsel :Lauraballa

24 yorum:

  1. gelmemek üzere, severken gidenin ardından herşey yabancı.. onunla bütünleşen, onun kokusu olan parfümü bile yabancı.. onun gibi kokmaz oluyor.. çok ama çok güzel yazılmış.. paylaşımın için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. çok klişe olacak ama aradığımız şeyin tam da yüreğimizde olduğunu bile bile yine onun cismini aramak, kokusunu aramak..hımmmm seni bu dehlizden neyin çıkaracağını biliyorum (çıkmayı istermisin bilmiyorum ama): sünger bobu seyret....

    YanıtlaSil
  3. ben de çok beğendim. bana da hep kalmak zor gelir zaten, gitmek daha kolay. gitmek ihtimalinin azalması ise yaşla da ilintili katılıyorum. ama bir ölünün ardından yürümek yabancı bir şehirde, hiç yaşamak istemeyeceğim bir duygu sanırım. onca yakın ama çok yabacı biri için yapılabilir ancak çünkü...

    YanıtlaSil
  4. Yazının büyüsüyle müziği bütünleştirerek tutturmak konusunda hayran olduğum iki kişiden biri sen, diğeri ağlea. (Duyar da gelir belki:).
    Belki daha var da ben rastlamadım.

    Herşey kendi zıtlığıyla varlığını kanıtlar bu dünyada.
    Gitmeler de öyle. Dönüşü olmayan gitme nitelik değiştirir de "yitik"liğe dönüşür. Gitmeler, ancak geri "dönüş" ile anlamını yitimez.
    Güç=kuvvetxyol. hiçbir sonsuz yol olmadığına göre, biryerden dönmek kaçınılmaz. Kalanlar için güçlü olmak da öyle....

    YanıtlaSil
  5. Tarifi zor bir rahatsızlık hissediyorum ben böyle yazılar karşısında, ölümün çaresizliğini öyle doğru, öyle gerçek anlatmış ki, bir kayıbın ardından Münih'in sokaklarında dolaşıp kaybettiğini arayan o değil benim sanki. Gitmek değil kalmak zor gerçekten, çok yakın bir arkadaşım annesini kaybettikten tam 13 yıl sonra girebildi annesiyle yaşadığı evlerine, hiç uğramadı yakınına dahi o süre içinde. Gitmek değil, kalmak zor bence de..
    Görsel de çok güzel yine.

    YanıtlaSil
  6. gitmeler daha zor kimi zaman
    kimi zaman kalmalar

    ve hatta
    yaşamak zor bazen.
    bir ölününü ardından yabancı bir şehirde yürümei ben de bilmiyorum hiç
    ama
    bir ölünün ardından aslında tanıdık olup da hiç tanıdık gelmeyen bir şehirde yaşamaya devama çabalamayı biliyorum

    hangisi daha zor
    bilmiyorum

    YanıtlaSil
  7. Ben bazen o kadar kafayı yiyorum ki, kendimi ya da çok sevdiğim birini ölmüş gibi düşünüp ağlayabiliyorum.

    YanıtlaSil
  8. tarafı okuyodum bi ara.
    şimdi hiç hoşlanmıyorum.
    liberalleri sevmiyorum.
    bi de akpden para almasalar.
    :)

    YanıtlaSil
  9. Dayatılanla Yaşayan senin sözlerin de çok güzel.
    Bloglar ne çok güzellik getiriyor yanıbaşımıza. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  10. Kuşum istememmi hiç. Bugün sebep belli oldu. Daha doğrusu dünden belliydi de yok değildir diyordum. Geçecek geçecek. Sünger bob bizim pazar aile klasiklerimizden:) Öne almalı bu hafta.

    YanıtlaSil
  11. Anne Kaleminden insan koyboluyor değil mi canım? Dilini bilmediği ülkede gibi yapayalnız.
    Ve gidemiyoruz belki de iyi ki demeli.

    YanıtlaSil
  12. Çok güzeldi okudum yetmedi döndüm bir kere daha okudum sağol canım..

    YanıtlaSil
  13. Canım çok güzeldi.Paylaştığın için sağol.Ve güzel müzikler için.Her zaman iyi olmanı diliyorum.Benim arkadaşım Almanya'ya gelin gidiyo:)Gurbette olacak ama sevdiğinin yanında olacak.Allah onları ve tüm sevenleri mutlu etsin.Allah sevenleri ayırmasın.

    YanıtlaSil
  14. Zihi Abi yıl 2006 beğenilerin önemli oldu benim için yıl 2012 hala çok önemli iyi ki varsın.

    YanıtlaSil
  15. Esracığım aynı duygularla okuyor olmak çok keyifli. Keyfi aynı hissediyor olmak bazen keyifsiz yazılarda bile.
    Kalmak cidden çok zor. Öpüyorum canım.

    YanıtlaSil
  16. Yaz Güneşim değil mi ya! Tanıdığın şehirde kalakalıyorsun.
    Erken Kaybedenler klubü müyüz:)

    YanıtlaSil
  17. Nilhancığım buna kaygı bozukluğu diyorlar canım:) Al benden de o kadar. İlaç veriyolar ama geçmiyo.

    YanıtlaSil
  18. Sevgili Deep Taraftaki birkaç yazar çok önemli bence. Ve sanıyorum her haliyle şuan okunacak en iyi gazetelerden. Roni'yi de çok seviyorum orada.

    YanıtlaSil
  19. İkiz Annecim biz kadınlar ne çok benziyoruz:)

    YanıtlaSil
  20. Kamikazeciğim hep iyi dileklerde bulundun benim için maillerinle de çok çok teşekkür ederim. Arkadaşına mutluluklar dilerim.

    YanıtlaSil
  21. "Ne zaman bir ölünün ardından yürümek istesem hayata yabancı, yürümeye yabancı, dilsiz, gözsüz bir çocuğa dönüşüyorum"

    ahh...

    YanıtlaSil
  22. Nil'im canımmm çok özlüyorum ben seni ya gel hep tamam mı.Sarıldım.
    Ahhh ki ne ah

    YanıtlaSil
  23. Yazınızın bir kısmını(giriş) ilerleyen günlerde faceboktaki sayfamda isminizle birlikte paylamak istiyorum, mümkün müdür?

    YanıtlaSil
  24. Tabi ki. Alıntı yaptım ben de.

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?