Sayfalar

7.05.2014

Birkaç Kitap

Kitaplar yanımda değil tabi ki :) Facebook gurubuna eklediklerimdem kopyaladım. Malum her yıl bu aylarda başlayan yoğunluk kışa kadar devam ediyor. Altı çizilen o kadar çok yer var ki bu kadar aktarabiliyorum.
***
24 Mart 1967
Can, sensiz her şey renksiz.
Böyle bitiyor o tarihte yazılan bir mektup kitap da adını buradan alıyor. Abidin Dino Güzin Dino'ya böyle sesleniyor.
Bu kitaptan söz etmemek büyük haksızlık.
O kadar duygu yüklü ki mektuplar. Her zaman böyle başlıyorum ama mektup benim için çok özel ama bu mektupları özel kılan ard arda birbirlerine yazdıklarını okuyor olmaktı.
Kitabın sonunda çok üzülerek okuduğum tarihi notlar vardı. 40 yıl sonra Türkiye'ye ilk defa geldiklerinde yaşadıkları mektupların güzelliğini bir anda unutturuyor ve garip bir iç burkulması ile yaşanmışlıkları okuyorsunuz. Abidin Dino öldüğünde Güzin Dino hala mektuplar yazıyor (belki de günlük sayfaları) ve diyor diyor ki ; 'Unuttum söylemeyi, senin heykel polis karakoluna yakın bir yere dikilmiş, her halde yadırgamayasın diye! Ne alem değil mi, şu memleket!' Nazım Hikmet ile dostluklarından Yaşar Kemal'e çok şey var. Can Yayınlarından ve 2007'de yayınlanmış. Çok geç kalmışım.
***

Birkaç aydır Türk ve dünya edebiyatında yazılmış mektupları listeliyor ve Arkadaş Kitapevine uğradıkça bu listeyi bırakıyordum. Onlar da buldukça beni arıyor. Bir tanesine daha kavuştum. Fernando Pessoa'nın nişanlısı Ophelia Quieroz'a yazdığı mektuplar. Bu mektuplarda en son bölümde Ophelia'nın Fernando Pessoa ile tanışma hikayesinden ona hitap ettiği bazı kelimelerin nereden doğduğuna kadar çok hoş anlatımlar var. Uzunca bir dönem mektuplaşıyorlar (her gün birbirlerini görüyorken) daha sonra sebepsizce uzaklaşıyorlar birbirlerinden.
Mektuplar Fernando Pessoa'nın ruh halinin ne kadar çalkantılı olduğunu çok net gösteriyor.
Mektup alıntısına yer vermeyeceğim. Sadece çok çok beğendiğim bir tek satırı paylaşayım. Diyor ki Ophelia'ya 'Şair olduğumu sakın kimseye söyleme, olsa olsa şiir yazarım en fazla.' 

***
Kitap sayfasını özellikle çekmek istedim ama ceple bu kadar oldu. Sayfalar tamamen sarı.1995 de okumuşum. Fark ettim ki değişmişim O günlerde altını çizdiğim bazı yerler şuan çizilirmiş gibi gelmedi.
'Hayatta olma bilinci kendini daha güçlü bir şekilde hissettirir geceleri, ölümün varlığı da öyle. “Yaşamın anlamı” gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur.'
'Ezilenler arasında en az delilerle ilgileniriz.Akıl hastanelerindeki delilerin özgürlüğü ve kamusal hakları uğruna pek kimse eyleme geçmez. Oysa,tüm ezilenlerin içinde, kendi davalarını kamuoyuna yansıtamayan, yansıtmalarına izin verilmeyen, bu özgürlüğe sahip olmayan bir tek onlar var. Onların yakınmaları olsa olsa bir başka psikiyatrist tarafından ele alınır ve karara bağlanır.'
'Biz gerçeğin kendisiyiz. Bırakın oyunlarını oynasınlar. İktidarların en büyük korkusu muhalefet değil,ciddiye alınmamaktır.'
'Topluluğun tarihsel gelişimi çelişki ve tutarsızlıklarla dolup taşıyor olsa bile, hain daima şimdiki zamana göre yargılanır. İnsan daima şimdiki zamana ihanet etmiştir.'
 ***



'Yaban Kızlara Kent'te nasıl yaşanacağını öğretme işini Nata üstlendi ve görevini içtenlikle yaptı. Kuralları öğretti. Neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi. İnanılana şahsen inanmasa bile inananlarla nasıl yaşanabileceğini gösterdi' (sayfa 28)

Kitapta adaletin işleniş şekli ve cinsiyet eşitsizliğine değinirken erkeği yerden yere vurmadan gerektiği anda takdir ederek işlenmesi çok hoştu.

Kitabın sonlarına doğru bir de makale var 'Okurken uyanık olmak' ve ayrıca şiir.
Beğeneceksiniz.




 ***


Az, Azil, Piç ardından Malafa ile Hakan Günday hakkında kesin bir yargıya vardım ki kurgu konusunda inanılmaz yetenekli.

'İnsanın kendini şımartması ruhsal dengesini sağlaması için şart. Çünkü ancak ruhsal dengeye sahip biri her sabah kendisini sorgulamadan yatağından kalkıp çalışmaya gidebilir . (Sayfa 67)

'Her şey bütün ihtimallere eşit uzaklıktadır. Yakınlaşıp uzaklaşmaları geçicidir.' (sayfa 127)

'Unutmak, var olanı yok etmektir. Geriye sadece hayatı sürdürmek için gerekli olanlar kalır.' (sayfa 154)

'Dünya bir tezgahtır. tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır' (sayfa 210)



 ***

Borges'i ilk defa Alçaklığın Evrensel Tarihi ile tanımıştım. O zamandan beri de aklımda başka kitaplarını okumak vardı. Kum kitabı gerçekten çok ilginç. Galiba Borges de öyle. Bu kitap sekreterine dikte ettirerek yazdığı kitaplarından biri neredeyse tümüyle kör olduğu döneme denk düşüyor. Sanırım sıradaki kitaplar bitince diğer kitaplarını da alacağım.
'Her düşsel öykünün gerçek olduğunu belirtmek moda oldu günümüzde, ama benimki gerçek'
'Bir ova köyünde birkaç rupi ve bir İncil karşılığında aldım bu kitabı. Sahibi okuma bilmiyordu. Bu kitapların şahında bir tılsım görmüş olmasından kuşkulanıyordum. En alt kasttan birisiydi; insan gölgesine bile bassa kirlenirdi. Kitabın adının Kum Kitabı olduğunu söyledi bana, çünkü kitabın da kumun da ne başı var ne sonu.'
 ***
 Camus vazgeçilmezlerim arasında sanıyorum ilk sırada. Böyle bir liste olsa tabi çok isim çıkar ama yine de başka bir yerde duruyor diyeyim.
Yabancı, Düşüş, Yaz, Mutlu Ölüm, Tersi ve Yüzü, Yolculuk Günlükleri ve şimdi de Sisifos Söyleni'ne başladım. Ne yazmışsa okuyacağım dediğim yazarın elbet okunmayı bekleyen çok kitabı var ama her Camus okuması ardından araya başka kitaplar girmesini özellikle istiyorum.

Daha ilk sayfa şöyle başlıyor ;'Gerçekten önemli olan bir tek felsfe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir. '

 ***
Sırayla tüm kitaplarını  okuyorum ve çok beğeniyorum kurgu,akıcılık tarz. Her ne dersek. camus'a bir mola vermiştim.

'Kendimi beyaz kadranlı, romen rakamlı bir duvar saatindeki saniye çubuğu gibi hissediyorum. Sadece dönüyorum. Zamanın kendisiyim.
Geçiyorum.'

'Çünkü sıfırdan hayatlarını yaratmış insanların hikayeleri kadar hayatlarından bir sıfır yaratmış olanlarınki de gösterişlidir.'

'Neden' sorusu piçliği yok eder. 'Çünkü' ile başlayan cümleler sadece istenildiğinde kurulmalıdır. Aksi takdirde piçlerin diğer insanlardan farkı kalmaz. Oysa piçler diğer insanların aklına gelmeyen her şeydir.'




***

Sefil bir geçmişten kaçmak ve yoksul bir geleceğe yakalanmamak isteyen genç bir adam hiç tanımadığı, hakkında doğru dürüst bir şey bilmediği babasını aramaya koyulur. İskenderiye'nin "eğlence dünyasının kraliçesi" olan annesi beş parasız ve ölmek üzereyken yıllar önce babasını terk ettiğini açıklayınca artık Saber'in tek amacı babasını bulmaktır. Çok zengin olduğu tahmin edilen baba bulunursa genç adamın da hayatı değişecek, hatta kurtulacaktır. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın arifesindeki Mısır'da kayıp bir baba nasıl aranır, nasıl bulunabilir?

Önce İskenderiye'de ardından Kahire'de süren arayış sırasında karşısına çıkan iki kadın genç adamın farklı biçimlerde başını döndürecek ve hiç düşünmediği bir yola girmesine neden olacaklardır...

Babasını mı, kendini mi, köklerini mi, dini veya milli kimliğini mi aradığı meçhul hale gelen Saber'in hikâyesi sembolik çağrışımlarla da ilerleyen sürükleyici bir Necip Mahfuz anlatımı...



Not: Hayatı Sevme Hastalığı ve Marquez'i de başka bir gün ekleyeceğim.

10 yorum:

  1. Bir kaç kitap diyerek, bir çok kitabı doldurdun bana. http://lacivertgecce.blogspot.com.tr/2014/05/zaman-erteliyorum-blog-arkadaslarnn.html bu yazımda da senden bahsettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de blogu erteliyorum hatta bir öykü yarışması var 'acaba yazı göndersem mi' dediğim onu da erteliyorum :) Fotoğraf çekmek istiyorum delice, saatlerce erteliyorum :) bulduğum her boşluğu sadece kitaplarla dolduruyorum. Bu arada tekrar teşekkürler güzel sözlerle bahsettiğin için.

      Sil
  2. Bir çoğuna mim koydum ama özellikle ilk kitabı alıp okumak için sabırsızlanıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle çok beğenirsin. Aklıma hep şu takılıyor böyle şeyler okurken çok yetenekli insanları kaybettik, üzdük, enerjisini harcadık. Keşke öyle olmasaydı. Bu arada Hakan Günday da kesinlikle okunası benden söylemesi. Sevgiler Özlemciğim özlemiştim.

      Sil
  3. Ursula ve Borges hiç okumadım desem? Rezilim, kabul ediyorum :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç olur mu? Nasıl bunca zaman okumadım dediğimiz o kadar çok şey var ki. Yetişmek mümkün değil. Ama Borges'e döneceğim sıradakileri bitirdiğimde . zamansızlık çok moral bozucu bu mevsimde :) Bir mim borçluyum utanıyorum

      Sil
  4. Albert Camus en beğendiğim yazarlar arasında, Sisifos Söyleni'yi okumamıştım; listeye aldım.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz dingin bir kafa istiyor baştan söyleyeyim :)

      Sil
  5. Hakan Günday'ın tüm serisini okudum. Herkes öne Kinyas ve Kayra'yı sunar ama benim için "Piç" çok başka bir şeydi. Çok beğenmiştim, arada açar okurum hâlâ.
    Bir tek Malafa'dan beklediğimi bulamamıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım hala favorim Az. Ama ben tamamlayamadım 2 kitabı daha var okumam gereken

      Sil

Siz ne dersiniz?