Sayfalar

26.03.2012

Nefret Suçları ve Kişisel Nefretim

Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu, başta azınlıklar, inanç grupları, LGBT, Roman ve engelli örgütleri olmak üzere, nefret suçları mağduru kesimleri temsil eden çok sayıda örgüt ve insan hakları derneklerinden oluşan ve 60 sivil toplum kuruluşunu bir araya getiren bir koalisyon. Platformun temel amacı, Türkiye’de nefret suçlarına ilişkin bir yasal düzenlemenin Meclis ve kamuoyunun gündemine getirilmesi.
Bu hedef doğrultusunda bir yandan çeşitli toplantılar ve lobi faaliyetleri gerçekleştirirken, bir yandan da kamuoyuna yönelik bir kampanya yürütüyoruz. Bu amaçla, 27 Mart 2012, Salı günü, Dünya Tiyatrolar Günü'nü kampanyanın imza kampanyasının yaygınlaştırılması için değerlendirmeyi planlıyoruz. O gün aktivist tiyatrocu öğrencilerden oluşan “Entegre Sokak Tiyatrosu” grubu, İstiklal Caddesi, Mis Sokak girişinde yaklaşık 20 dakika sürecek ve nefret suçlarını işleyecek bir performans sergileyecek. devamı
İmza Metni için burası

Aşağıda Avupa Birliği Tanıtım videosu



2 bölüme ayırayım bu yazıyı. Ne kadar da ironik. Bölümlerden birinde içeriğe çok da uygun halde nefret suçlarına karşıyım. Bireysel anlamda en azından şuan nefret doluyum. Hiç ama hiç sevgi pıtırcığı olmadım. En azından beni tanıyan herkes bilir ne kadar kolay öfkelenebildiğimi ve avav avaz bağırabildiğimi. Neyseki zarar vermedim şu ana kadar kimselere. En çok tepkisizlik sinirlendirendir beni. Olumlu, olumsuz tepki vermeli insan. (Tepki denince de olumlusu olmazmış gibi) Susuyorsa efendiliğinden değildir. Susuyorsa idarak edemeyişindendir. İdrak edemeyenleri sevmiyorum. Kendini allayıp pullayanları sevmiyorum. Otu boku seviyormuş gibi görünenleri ise hiç sevmiyorum.
Ne garip nefret dolu oluşumun somut bir nedeninin olmayışı (bu gece  için diyorum yoksa her şey somut işte) Genelleyip genelleyip nefretimi dile getireyim bari. Bugün (dün oldu) bahara yakışan nevresimler taktım yataklara. Çiçekler var üzerlerinde. Deterjan koktu her yer. Hep seviyorum şöyle açınca ortalığa yayılıveren o kokuyu. Aslında ben güzel kokan şeyleri seviyorum. Güzel dedimse evdeki soğan kokusunu da kapsar bu. Veya yoğurda karıştırılmış sarımsak kokusunu da. İnsan kokmayan odaları sevmiyorum. Misafirden misafire kullanıma açılan tuhaf odalardaki kokuyu sevmiyorum.
Hep telaşlıyım. Kendimi bildim bileli öyleyim. Geç kalmışım gibi ritmini hızlandıran hızlandırdıkça da yoran bir kalbim var. Bunu eskiden sadece edebi bir benzetme sanıyordum tıp da söyledi ritmim bozukmuş. Tamam artık biliyorum ve fakat (lafa bak) ritmime bozuk diyenlerin ritimlerindeki bozukluk bendekini bozuk gösteriyor olamaz mı onu bilmiyorum?
Mesela kılık değiştirip değiştirip ortalıkta gezinen insanların ritminde bir gariplik yok mu? Hayatın ritmiyle orantılı mı atıyor kalpleri yoksa egosuna göre mi? Bir iki de güzel laf edebiliyor, her kelimede okudukça veya konuştukça kendini ele veriyor ve yüzlerindeki boya akıp gidiyorsa o kalp normal seviyede atsa ne? Duruverse şak diye. Sonra elektrik verince şart koşsa alet dese ki- adam olacak mısın bak yeniden canlandırıyorum seni söz mü?-
Şaşıyorum kendime diye yazmak isterdim ama şaşmıyorum. Nefret suça dönüşmüyorsa kesinlikle insani bir duygu. Nefret ederim ben.
Bir de çok severim çiğ köfteyle acılı şalgamı. Etsiz olan çakmalarını değil.

10 yorum:

  1. haklısın derim.. ekleyecek hiç bir şey yok.. nefret suça dönüşmesin yeter ki..

    YanıtlaSil
  2. olumlu olumsuzsuz tepki veriyorum ve seni selamlıyorum :) iyi haftalar canım ;)

    YanıtlaSil
  3. nefretsiz olmuyor Ebrucanım
    ama bizim nefretimiz kimseyi boğmuyor...
    dediğin gibi
    bu mühim olanı

    YanıtlaSil
  4. cok haklisin herbirimiz oyle ya da boyle nefret dolu oluyoruz birseylere, onemli olan nefretimizi dizginleyebilmek zarar vermemek.
    bende hicbir zaman sevgi pitircigi falan olmadim olamadim ;)

    YanıtlaSil
  5. nefret gayet normal bir dugu. dışlamaya ötelemeye çalışma. bazen en sevdiğine delice nefret duyabilir onu parçalarına, hatta hücre ve kromozomlarına ayırmak dahi isteyebilirsin. işte burası önemli nokta. isteyebilirsin,,,,, evet ama yapmazsın. insan olmak işte bu noktadan başlar kuzu belki de yüreğin, ruhun, damarkarından akan kanın nefret olmuşken durup: evet nefret ediyorum ama kim bilir belki ben haklıyım belki o, kendimi şuanda deliler gibi haklı hissetsem denefret duygum cisimleşmemeli, öldürmemeliyim, aşağılamamalıyım, terbiyesizleşmemeliyim belki inandığım şeyi söyleyip gitmeliyim. diyebilmek noktasında insan oluruz.

    YanıtlaSil
  6. endişeliperimin çok güzel bir sözü var: nefret kanallarımı açmak istemiyorum diye. bunun için bazen öyle anlarda o kanalı açmamak için karşımdakine sarılıyorum diyor ya, ahhh dünya keşke daha çok endişeliperiler olsa daha çok.

    YanıtlaSil
  7. "Mesela kılık değiştirip değiştirip ortalıkta gezinen insanların ritminde bir gariplik yok mu? Hayatın ritmiyle orantılı mı atıyor kalpleri yoksa egosuna göre mi? Bir iki de güzel laf edebiliyor, her kelimede okudukça veya konuştukça kendini ele veriyor ve yüzlerindeki boya akıp gidiyorsa o kalp normal seviyede atsa ne? Duruverse şak diye. Sonra elektrik verince şart koşsa alet dese ki- adam olacak mısın bak yeniden canlandırıyorum seni söz mü?-"

    Ebru ben bunu ofiste birkaç kişiye yapmak istiyorum. Gora da ki gibi program yüklense bunlara. sağduyu,vicdan,empati,sevgi,hoşgörü.. karışık

    YanıtlaSil
  8. Istiklal caddesi'ndeki performansi merak ettim...

    YanıtlaSil
  9. Kimi de ancak nefretle beslenebiliyor...

    Nefret de etli çiğköfte gibi olabilir mi? Yedikçe yersin, nefsin kabarır, ağzına yayılan acılığı şalgamla körükler, yine yersin, yine yersin!

    Gel gelelim, 'nefret'i bir aciziyet gibi görmeme rağmen bende nefretle beslenenlerden nefret ediyorum.

    Sevgiler, iyi haftalar

    YanıtlaSil
  10. Aslında öfke bir enerji bence ve bu enerjiyi yapıcı bir şeylere yönlendirebilmek lazım, ben de aynı dertten muzdaribim sanırım:)
    Bu arada hayvanlara yapılan işkenceler de nefret suçu kapsamına giriyor mu acaba?

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?