Sayfalar

27.06.2012

Birkaç Mekan, Bir Mektup Biraz Ben

 George Bernard Shaw'ın Londra'daki kulübesi



 George Orwell'ın ada evi


Charles Darwin'in şehir merkezindeki evi

Vita Sackville-West'in yazı kulesi

Robert Stephen Hawker'ın barakası
***

1941 Mart'ının bir akşamında, yazar Virginia Woolf eve sırılsıklam gelir ve intihara teşebbüs eder. Fakat başarısız olur. Ne ki, birkaç gün sonra intiharı tekrar deneyecek olan yazar, bu kez başaracaktır. Ruh sıkıntılarından kaçmak için ölümü seçen Woolf'un cesedi Ouse Nehri'nde bulunur; yazarın ceketinin cepleri ağır taşlarla doludur... 

“Salı
En sevdiğim,
Yine delirecekmişim; bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve sanki giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum.
Bana verebileceğin en büyük mutluluğu verdin. Kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptın. İki insanın birlikte daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Ben artık savaşamayacağım. Biliyorum, senin hayatını mahvediyorum, bensiz daha mutlu olacaksın. Görüyorsun bu mektubu bile doğru düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçlu olduğumu söylemek isterim. Bana karşı inanılmaz sabırlısın ve iyisin.
Şunu söylemek istiyorum -aslında bunu herkes biliyor- eğer biri beni bu durumdan kurtarabilecek olsa bu sen olurdun. Her şey beni terk edip gitti ama senin iyiliğin hep benimle kaldı. Artık senin hayatını mahvetmeyeceğim. Kimse, seninle mutlu olduğumuz kadar mutlu olamazdı.
V.”

Sabit Fikir bir şekilde herkesin eline  geçmiştir. Özellikle de İdefix siparişleriniz içerisinden mutlaka çıkar. Dün yukarıdaki fotografların yer aldığı konu hoşuma gitmişti. özellikle de en son baraka.
Ne yazık ki zamanla yarışarak yaşıyorum. Garip bir şekilde bu tempoya alışmış olmayı başkalarına anlatıyorum. Kızan olursa 'yok bu ara böyle yaz sonu düzelir diye' savunma yaparak. 
Bir hastalığın tedavisine ara vermek gibi yoğun çalışıyor olmak. Günlük hayatın detaylarını kaçırıyorum, yoruluyorum ve sürekli erteliyorum. (dün iş çıkış saattim 22.05)
Şikayetçi misin diye sorsanız yanıtım 'hayır' olurdu. Alıştım. Şikayetçi olmak mı iyi alışmak mı bunu düşündüm biraz önce. Neyseki düşünecek kadar zamanım oldu. Sonra şu kısacık mektubu okudum. Öndeki masadan yükselen arabesk müziğin hayretini de kattım ve ayaklarımı uzattım. 
Sızlayan ayaklarım, zonklayan başım, önleri morarmış gözlerim bir de tıka basa özlem. Hayata dair ne çok işaret var değil mi?
Eee güzel ...........
'buralarda halim yamannn' nasıldı kulak veremedim devamına,

 

14 yorum:

  1. resimleri görür görmez o baraka ilgimi çekti benim de ve hatta içini de görme şansımız olsa diyecektim, ilginç...

    bir de çok boş zamanların, biz gibi mutsuz olmak için yer arayan insanlara zararlı olduğunu düşünüyorum. yani yoğun olmak iyi ama arada mola vermekte de fayda var tabi...

    YanıtlaSil
  2. Çok yorgun olduğunuz belli ama benim içimi huzur dolduran bir post bu! Yakınmamak güzel bir erdem, gerçekten...Sonra yaşamak, her şeye rağmen:) Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. "İnandığın, gerçektir" diye bir söz var ya, sanırım en zor zamanlarda büyük destek veren bir söz diye düşünüyorum seni izledikçe, okudukça Nehir İda :)

    YanıtlaSil
  4. Ebru bu alışılabilecek bir durum değil ki? yani tamam hepsi yaşama dair işaret ama 4 saati başka işaretler bularak da geçirebilirsin. Bana kalırsa hakları yok hayatımızdan çalmaya. Önce sağlık. Sağlıklıysan hayat başka bir anlamlı. Lütfen kendini bu kadar yorma. Kimse madalya vermiyor.

    Bu arada mektubu kıskandım ne yalan söyleyeyim. Buram buram aşk kokuyor.

    YanıtlaSil
  5. ah o tıka basa özlem mi yok mu, hepsini ezer geçer, ne ayakların sızısı ne başın ağrısı öyle acıtabilir insanı..ama hayat sürer, özlemler geçer, yüzler güler nasılsa can..bu arada kendine iyi bakmak gerek, kucak dolusu öpücük bırakıp giderim ,)

    YanıtlaSil
  6. bu yaz dönemleri canına okuyor kuzum biliyorum..
    keşke daha insani şartlarda çalışmanın bir yolu olabilse
    ama olamıyro bazen
    alışmak..
    iyi mi bilemiyorum.. ama alışamamk da çok yorup can acıtıyor
    onu da iyi biliyorum..
    öyle böyle yuvarlanıyoruz hayatın içinde sanki..

    baraka gerçekten dikkat çekici
    yaratıcılık tuhaf değil mi
    hamurunda yaratıcılık olan insanların yaratmak için seçtikleri yerler bile yaratıcı oluyor galiba..
    yaradılış işte

    hasret ve sevgiyle...

    YanıtlaSil
  7. Hours filmini hatırladım okurken, o filmi herhangi bir erkeğin bir kadının anladığı kadar algılaması mümkün mü diye düşünmüştüm izlediğimde.
    Ben de kimi zaman çoğu yazarın melankolikliğini görüyorum kendimde ama anne olmak var ya, o başka biri yapıyor beni işte. Yoğunluktan ziyade içindeki özlem halini yaman yapan bence :(
    Fotoğraflar enteresan, düşündürücü!

    YanıtlaSil
  8. Ah Cem haklısın ama cidden yoruldum. Neyse az kaldı 20 temmuza:) belki 1 hafta dinlenme şansım olur da toparlanırım.
    Ama İdanın özlemi başka.

    YanıtlaSil
  9. Özlem çok teşekkür ederim. Hani klasik bir söz vardır ya; çözebileceğimiz sorunları masaya yatırmalı aksi daha çok yorgunluk, mutsuzluk. Ya bu koşulda devam et ve kabullen gereğini yap ya da üzül dur:)
    Birincisini seçmek en azından ruhen rahatlatıyor. Sevgiler çok.

    YanıtlaSil
  10. momentos canım sürekli yöntem denemekten:) öpüyorum

    YanıtlaSil
  11. Nilhanım bilmem mi hiç 4 saatte neler neler yapılmaz ki. Deveyi gütme hikayesi benimksi veya daha kaba tabirlekaçınılmaz olandan zevk alma:)
    Yaz dönemi hep böyle. Daha doğrusu yılda 4 ay ama işimden kaynaklı dönemler var ya yıl sonu yok vergi dönemi yok bilmem nesi derken hep var iş.Mektup mektup ben var ya başkalarının mektuplarında dahi mest oluyorum. Kötü de olsa.

    YanıtlaSil
  12. Ni canım cidden öyle. Tartsam herşeyden ağır mutlu olduğunu bilmek yetse de çok özledim be canım.

    YanıtlaSil
  13. Nesim canım alışmamak cidden yorucu insan kendini didik didik ediyor.
    Galiba emekli olunca rahata ereceğiz değil mi:)
    Küçük kaçamaklarla rahatlatmalı bünyeyi bunu çözdüm çözmesine de hala yapmış değilim:)
    Öpüyorum.

    YanıtlaSil
  14. Esracığım o özlem cidden herşeyden ağır. Denge kalmıyor değil mi söz konusu çocuklarımızsa.
    Öyle iyi bakılıyor ki bilmek güzel.
    Ne ilginç cidden mekanlar ben de barakanın içini çok merak etmiştim. Galiba kendimizeböyle yerler yaratmalı kimselerin bilmediği:)
    Kafada tamam daeylem yok.
    Öpüyorum sizi.

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?