Bir süredir yazmıyorum. İçimden gelmiyor yazmak. Yorgunluktan olduğunu düşünüyorum. Hani gardroplarınızı düzenli tutmak için kutular kullanırsınız ya onlardan var sanki kafamın her köşesinde ve o kutular şuan epey karıştı. Düzenleme yapmak lazım. Mevsimi geçmişleri, geçmek üzere olanları kaldırmalı bir kenara!

Söz etmedim burada birkaç arkadaş telefon görüşmelerinden biliyor fotoğraf kursuna gidiyorum. (Bu cümle yanlış gibi fotograf çekim teknikleri mi demeli acaba) hatta önümüzdeki pazar sona eriyor. Kursa gittiğimden beri daha az fotograf çekiyorum. Bilinçli mi derseniz kesinlikle hayır. Pazar günü Kızılay'da eyleme katılıp çektiğim fotoğrafları saymazsak tabi. Evde bardak çanak çekip duruyorum elimde kitapla. (kimseler görmeden denemeler yapmak için çekiyorum sürekli) Kursun ilk günü hocamız 'neden buradasınız dedi'  ne yaptığımı bilmek istiyorum, bas çek yapmak istemiyorum dedim. Zaten otomatik ayarda çekim yapacaksak kursa gerek olmadığını anlattı.

3 haftadır büyük keyif alarak gidiyorum ama dedim ya kursa gittiğimden beri ürküyorum:) Çekerken ellerimin titrediğini fark ettim desem yalan olmaz inanın titriyor ellerim. Kurs çıkışı kendimi (her hafta) Dost Kitapevi'nde buluyorum. Her hafta fotoğrafla ilgili bir kitap alıyor hafta içi bitiriyor gidiyorum kursa. Sözünü ettiğim kitaplar teknik bilgiden çok kesinlikle fotoğrafın felsefesine ilişkin. Uzun zamandır yaptığım hiç bir şeyden böylesine zevk aldığımı hatırlamıyorum. O okumalar biterse çekmek için cesaret kazanacakmışım gibi geliyor. Roland Barthes Camera Lucida aldım geçtiğimiz pazar da. (Belirtmeliyim ben Dosttan daha ucuza aldım) Nes ve Nil fotoğraf üzerine zaten öylesine güzel okuyor ki onlardan aldığım notlara da sıra gelecek. Gerçi Nes yaptığım seçimleri gayet doğru buldu.

Bu arada iş ile ilgili bir eğitim süreci içerisindeyim. Yüzümde ergenliktekinden çok sivilce belirdi. Yapamamaktan korkuyorum ama yaparmışım gibi geliyor. Epeyce insandan sorumluyum bu konuda. Fırsat bulduğumda çalışıyorum. Blog gezmeleri benim için yalan oldu. 

Herşey tamamdı da öğrencilik eksikti sanki  Sınavsız 2. üniversite hakkı diye bir şey duyar duymaz açıp baktım bölümlere ve hep aklımda olan (içimde kalan) Felsefeyi görünce zıpladım. Ön kayıt yaptırdım bile. 4 yıl felsefe uzaktan da olsa bakalım nasıl olacak. Fırsat bulabilecek miyim sınıfı geçebilecek miyim? Ocakta sınavlar başlıyormuş:)

Benden haberler böyle oradan oraya koşturuyorum. Ankara da yağmurlar da başladı. İşin görselinden geçtim de bacaklarım fena ağrıyor:) 

Eşime şunu bitirip bir de yüksek lisans mı yapsam dedim güldü:) Gülünecek ne varsa (aslında ben de güldüm) Maaşına etkisi olacak mı gibi gayet somut bir sonuca bağlayıp gülüştük.

52 kilodan 50 kiloya inmiş olmamsa moralimi bozdu. Ne yemeli de almalı bilmiyorum ama halsizleştiriyor. Bir de pantolonlarım düşüyor üzerimden:)

Müzik burada bugün şuan itibariyle bile 10 defa olmuştur:) Sayfaya ekleyemedim tık yaparak dinlersiniz.

Görsel ise  Henri Cartier-Bresson (büyüleniyorum öğrendikçe)