'Bu dünyada ne olduysa ben yokken olmuş gibi geliyordu' (sayfa 31)
'...sonra öyle güzel utandı ki, her şeyi unuttum' (sayfa 68)
'Buraya kadar! diyor buyurgan bir ses.
Gece uykuya değil uykunun efendisine boyun eğiyorsun. O, buraya kadar deyince neyin sonuna geldiğini anlıyorsun.
Kalkıp salona gidiyorsun' (sayfa 77)
'bellek en zayıf yerden kopuyor ve yine oradan bağlanıyor, gelip gelip takılacağın bir düğümle' (sayfa 78)
'Köpeklerin insanların ellerine doğru uzamış burunları ve dikiş tutmayan, paramparça bellekleri var' (sayfa 94)
'Hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Herşey hatırlandığı gibi.' (sayfa 97)
'...sonra öyle güzel utandı ki, her şeyi unuttum' (sayfa 68)
'Buraya kadar! diyor buyurgan bir ses.
Gece uykuya değil uykunun efendisine boyun eğiyorsun. O, buraya kadar deyince neyin sonuna geldiğini anlıyorsun.
Kalkıp salona gidiyorsun' (sayfa 77)
'bellek en zayıf yerden kopuyor ve yine oradan bağlanıyor, gelip gelip takılacağın bir düğümle' (sayfa 78)
'Köpeklerin insanların ellerine doğru uzamış burunları ve dikiş tutmayan, paramparça bellekleri var' (sayfa 94)
'Hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Herşey hatırlandığı gibi.' (sayfa 97)
'Bu
berbat şehirde görüp görebileceğiniz en güzel şeyin terk edilmiş bir
fabrikanın kara yıkıntısı olması saçma ya da gülünç mü? Değil! İnsana
özgü bir yavaşlığı, sakarlığı hatırlatan tek şey bu yıkıntı çünkü.'
(sayfa 15)
'İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?' (sayfa 68)
'İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?' (sayfa 68)
'Ben
hep bir şarkının ellerindeydim diye fısıldadı Başak. Bu yüzden aranıza
karışamadım. fısıltısı camda şekilsiz bir buğu olarak kaldı (sayfa (24)
'Hayat devam eder. Bazı çiçekler susuzluğa ve unutulmaya dayanır. Hayat her zaman devam eder, bunu herkes bilir.' (sayfa 55)
'Rüyalar gerçeği kovalarken geri dönemeyecekleri kadar uzağa gidiyorlar' (sayfa 77)
'Her şeyi yerli yerinde, tıkır tıkır işleyen bir hayat kurduğunda, o hayatı yerle bir edecek bir felaket kurgulamak da farz olur' (sayfa 109)
'En çok bir mucizeyi reddedişini seviyorum, dedi, anlam kapımızı çaldığında açmayışını, hiçbir yerde yokuz.' (sayfa 125)
'Uykunun yaza açılan bir kapısı varmış.' (sayfa 133)
'Hayat devam eder. Bazı çiçekler susuzluğa ve unutulmaya dayanır. Hayat her zaman devam eder, bunu herkes bilir.' (sayfa 55)
'Rüyalar gerçeği kovalarken geri dönemeyecekleri kadar uzağa gidiyorlar' (sayfa 77)
'Her şeyi yerli yerinde, tıkır tıkır işleyen bir hayat kurduğunda, o hayatı yerle bir edecek bir felaket kurgulamak da farz olur' (sayfa 109)
'En çok bir mucizeyi reddedişini seviyorum, dedi, anlam kapımızı çaldığında açmayışını, hiçbir yerde yokuz.' (sayfa 125)
'Uykunun yaza açılan bir kapısı varmış.' (sayfa 133)
Evet doğru, insanlar değişiyor, üç gün önce bıraktığın insanın yerinde
başka bir insan buluyorsun, ama istediğimiz yöne doğru mu bu değişme?
Başka yöne doğru mu? Dün anlamsız bir tablo gibi seyrettiğim ağaçlar,
bulutlar bugün heyecan veriyor, dün Allaha inanan bugün isyan ediyor
veya sanata tapan adam Allaha dönüyor; bugün yaşamın anlamı dediğin şey
yarın bir taş parçasından daha anlamsız olabiliyor. Bu kadar ince
bekleyişler gerekir mi acaba? (sayfa 21)
***
'Sen istediğin kadar inkâr et, dünyadan ve insanlardan çok şey bekliyorsun. Bu düzen biz istedik diye değişmez ki sevgili kızım, öyle olsa ne kolay olurdu devrimler!.. Bir de,“karakter sahibi olmak”, “ideal insan”, “mutlak içtenlik” gibi deyimler dilinden düşmüyor. İnan ki bu insanlar yok yeryüzünde.' (Sayfa 21)
'Bana öyle geliyor ki dostum, dünyada saadet denen bir şey yok, bizler boşuna çırpınıp duruyoruz. Zaten ruhumuzu bütün çıplaklığıyla kimseye gösteremediğimiz için daima yalnız kalmaya mahkumuz.' (Sayfa 32)
'Adeta bir girdaba yakalandım ve kendimi bir labirentin ortasında buldum.(…) Galiba benim kadar çabuk değişen ve sürekli elde edemediği şeylerin peşinde koşan, her an birbirinin zıddı olan ve sonunda kendini tanıyamaz olan bir insan dünyada mevcut değildir. Bu neden böyle dostum bilmiyorum.' (Sayfa 38)
'Aşk var dostum, aşk var ve her şeyi iyi ediyor aşk, dünyayı güzelleştiriyor. İnsan ruhu ancak aşkla şahikasına kavuşur!..' (Sayfa44)
'Şimdi en büyük acım aşk denilen şeyin mevcut olmadığını anlamam… Aşk, dostum severken ayrılırsan var olan bir şey olabilir ancak, bu da manasız bir hiç!' (Sayfa 95)
'Benim üzüntüm: bütün insanlığın, evet kadının ve erkeğin aşk varmışçasına kandırılarak büyüyüşleri.' (Sayfa 98)
'Bize ne oldu- sen nasıl gittin- bazen bir masal sanıyorum ya adıklarımızı ve ben nasıl seyrettim sustum- nikahına bile geldim- ba şkası gibi yaş adım yanında…' (Sayfa187)
'Biliyor musun özlemim arttıkça yazmaya karşı inadım çoğalıyor bu
sıralarda, yazmak zıddıma gidiyor; çünkü sözler, sözcükler yetmiyor sana
olan sevgimi anlatmaya. Yeni bir tür aşk, bir sevgi biçimi bendeki
biliyorum; bugüne dek kimsenin böyle duyguları olmamıştır. Ben bu
duygularla çarpıştığım için bir süredir yazamadım sana, ya sen? 'Yalnız ellerin için bile ölebilirdim' (sayfa 191)
'Niye bırakayım seni Jale, niye bırakayım. Bende senin devamın var' (sayfa 195)
'Şefkat başka bir şey. Ne sevgiye benzer ne salt acımaya. Şöyle bir bulut, bir sis gibi sarar adamın içini. İnce bir flüt sesi, bir bakıştır. Bir şeyler dilemenin bir eğilişidir. Bir susuş, bir dinleyiştir. Bir gizli alemin renk renk resimleridir tutar içini, yeşiller maviler. Hepiniz mutlu olun, hepiniz mutlu olun diye bağıran bir şey.' (sayfa 196)
'İnsan hayattan kesildiğini sandığı zamanda bile -garip bir yazgı- hayata bağlayan iplikçiler var elinde. Adi can korkusu değil-kırık bir testiye vuran ışık gibi-ayrımına varmadan-gelip geçen bir kırlangıç seli üstünden- hani derken gölgesi kalır.' (sayfa 228)
'Yoksun et kendini şu dünyadan...ağlamayı öğren...yetmediyse bir daha otur ağla...ta ki ağlamayı belli etmeyinceye kadar...yoksun et kendini dünyadan...şundan bundan...ben neyim, ne yaptım, ne olacağım diye sor...vazgeç şu akıl aramalardan..herkes kendi gerçeğini söyler...insan hayattan kesildiğini sandığı zamanda bile...yaşama bağlanan iplikler var elinde...kırık bir testiye vuran...gelip geçen...kırlangıç seli...gölgesi kalır üstünde..' (sayfa 229)
Evet üstteki kitaplar bitti. Her biri bir diğerinden etkileyiciydi. En son biten (dün gece) Mektup Aşkları olduğundandır belki şuan hücrelerime kadar doluyum sanki :) Cuma günü gelmişti sanırım kitap. Bir zarf içerisinde mühürlenmiş kitap kapağı o kadar etkileyici ki. Mühürü yırtıp kitaba ulaşıyorsunuz. Barış Bıçakçı ile ilgili hislerimi dememe gerek var mı bilmem diyeceğim şudur ; artık fanatik bir hayranıyım. Mektup Aşkları'nı okumama sebep olan Ahmed Arif'in Leylim Leylim'i olmuştu tabi bir de Şule. Ahmed Arif'in yazdıklarından sonra Leyla Erbil'e mesafeli dururum gibi gelmişti. Her bir mektupta tarzına hayran ola ola ilerledim. Daha önce Leyla Erbil okumamış olmayı eksiklik sayıyorum ve sanırım sıradaki kitaplar bitince ona yeniden döneceğim. Ahmed Arif etkisine gelince; bazen bazı mektupların onun yazdıklarının biraz değiştirilmiş hali olduğunu düşündüm. Sonra vazgeçtim, sonra bir başka mektupta yine aynı his. Çok tuhaftı. Sonu çok daha etkileyici. Beklenen son ama hiç beklenmedik bir halde. Bu nedenle beklenen (en azından karakteri tanıyınca beklenen olduğu hissediliyor belki beklenmeyen de diyen vardır) ama çok etkileyici bir şekilde sonlanıyor.
Daha uzun yazmak isterdim (sanırım yazacağım bir gün). Eskiden biter bitmez aktarmaya çalışırdım bir kitabı şimdi vakit kaybetmekten korkuyorum :)Bugün için neden bu değil elbet. Dün gece Frida ile yola devam dedim.
aslında Barış Bıçakçı' nın kitapları tamamlanmalı kitaplıkta.
YanıtlaSilKesinlikle
YanıtlaSilaynı satırları okumuş olma duygusu çok güzel blogdaşım. yol ayrımı Leyla Erbil oldu, köşede bekle geleceğim. selam yolladım.
YanıtlaSilTahmin ettiklerimden birisin zaten:) Bekliyorum Can gel. İş için bir kitap var benim şuan.
YanıtlaSile-k-l-e-d-i-m sağol:)
YanıtlaSilB-i-r-ş-e-y d-e-ğ-i-l :))
YanıtlaSilYurttan uzakta olduğumu bir kez daha anladım "yarın hemen alacağım lan" diyemememden !
YanıtlaSilSaygıyla,
Aylak
Kötü bir durum :) Gelirsiniz bir ara.
Sil