'Bir de sevgilim vardır, pek muteber;
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun'
Öyle de olmuş. Pazar günü 'Mektup-Anı' raflarının en altında elime geçti. Hemen aldım 'mektup' ise almamak olmazdı.
Mektuplardan önce Orhan Veli'nin 36 yıllık ömrünün en büyük sevdası denilen Nahit Hanım'dan söz edeyim biraz. Nahit Gelenevi. Ankara ve İstanbul da öğretmenlik yapmış. Eğitimci Halil Vedat Fıratlı ve şair Arif Damar (çok severim) ile evlilikler yaşamış. Çocuğu olmamış. Cemal Süreya 'Cumhuriyet dönemi küçük burjuva duyarlılığının anası' diye söz etmiş. Nahit Hanım hakkında (bir mektupta Orhan Veli'ye bana kimler mektup yazdı diyor') Sabahattin Ali, Orhan Veli, Arif Damar, Gülten Akın şiirler yazmış. Orhan Veli ardından yaşadığı 52 yıl boyunca mektupları saklamış. Daha sonra mektupları Özay Erkılıç'a emanet etmiş. Mektupların bazı yerleri bizzat Nahit Hanım tarafından 1967'de Papirüs, 1981'de Milliyet Sanat dergilerine verilerek yayınlanmış.
İçim burkularak okudum mektupları. Orhan Veli'nin yaşadığı yoksulluğa, imkansızlığa.
Diyor ki bir mektubunda ; 'Senden cevap almadıkça hiçbir şey yazmayacağım. Daha doğrusu yazamayacağım. Çünkü içimdekilerden başka hayatım yok.'
'Adını henüz koymadım' diyerek şu şiiri ekliyor mektubuna;
Garibim
Ne bir güzel var avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymayagöreyim,
İki gözüm,
İki çeşme.
1 Ağustos 1947 tarihli mektubunun bir yerinde; ' Evvelki mektuplarımda da söylediğim gibi, büyük olsun, küçük olsun, içinde sen bulunmadıktan sonra bütün şehirler benim için manasız' diyor. Aynı mektupta 'İnsanın bu hasretler dışında avunabileceği şeyler bulması çok güç.
Birçok mektup altı çizilmiş halde ama aktarmak istemiyorum. Öncesi ve sonrası ile anlamlı çoğu. Postaya verecek para bulamadığı zamanlarda yazdıklarından, posta kutusundan almak için yol parası bulamadığı zamanlara , mektupları almak için yürüyerek gitmesine kadar ne çok şeyden söz ediyor. Aylarca beklemesi, beklerken yaşadıkları ama hep umud etmesi. Yoksulluğunun kavuşmaya engel olması. Ayakkabı,palto alamadığı için Nahit Hanım'a gidememesi. Kısacası Orhan Veli'ye dair çok samimi şeyler var bu mektuplarda.
Bir mektupta dipnot olarak açıklanmış olan Tental Azabını bile tercih ederim diyor;
(Tental Azabı: Zeus'un oğlu Tantalos tanrıların sofrasına oturabilen tek insandı. Ne var ki, Olimpos tanrılarını küçümsedi, kudretlerini sınamaya kalktı ve sonunda da Olimposluların hışmına uğradı. Tanrılar onu Hades'in göllerinden birine yerleştirdiler. Çenesine kadar suyun içindeydi ama içmeye kalktığında su çekiliyor ve sadece üzerine bastığı zemin kalıyordu. Ayrıca başının üzerinde binbir çeşit meyve asılıydı ama o elini her uzatışında çıkan bir yel dalları savurarak meyveleri ondan uzaklaştırıyordu. Ona verilen, kuru bir boğaz ve aç bir karınla sonsuza dek yiyecek içeceğin içinde yaşama cezası ‘Tantalos İşkencesi’ diye anılır.)
Bir mektupta dipnot olarak açıklanmış olan Tental Azabını bile tercih ederim diyor;
(Tental Azabı: Zeus'un oğlu Tantalos tanrıların sofrasına oturabilen tek insandı. Ne var ki, Olimpos tanrılarını küçümsedi, kudretlerini sınamaya kalktı ve sonunda da Olimposluların hışmına uğradı. Tanrılar onu Hades'in göllerinden birine yerleştirdiler. Çenesine kadar suyun içindeydi ama içmeye kalktığında su çekiliyor ve sadece üzerine bastığı zemin kalıyordu. Ayrıca başının üzerinde binbir çeşit meyve asılıydı ama o elini her uzatışında çıkan bir yel dalları savurarak meyveleri ondan uzaklaştırıyordu. Ona verilen, kuru bir boğaz ve aç bir karınla sonsuza dek yiyecek içeceğin içinde yaşama cezası ‘Tantalos İşkencesi’ diye anılır.)
ah benim başucu şairim...
YanıtlaSilBir başka yönü mektupları da ve şiddetle önereceğim.
SilOrhan Veli'yi ben de çok severim. Hatırlatmanız ne güzel oldu, ellerinize sağlık.
YanıtlaSilSevgiyle,sağlıkla
Sevil
Ne demek zevkti benim için sevgiler .
Sil