'İnsanın kalbi özensizce yerleştirilmiş eşyalardan rastgele etkileniyor.'
Uzun zamandır yazmak istiyorum. Garip bir tembellik her yanımı teslim almış gibi. Ev ile ilgili rutin işlerde, sabah kalkıp işe gelmede sorun çıkartmayan bir tembellik bu. Belki de ilk defa bu kadar kesintisizce kendime zaman ayırabiliyorum diyebilirim. Ayırabiliyorum dedimse sessiz bir evde canım isteyince uyuduğum, canım istemese de uyandığım saatlerden söz ediyorum.
İnsanın ruhundakileri şu yukarıdaki çamaşırlar gibi asabilmesini düşlemişimdir her zaman. Bazen fazlaca kurutulmaya bırakılan çamaşırlar gibi. İzlerini elimle verirmiş gibi. Fiziksel acıyla beraber gelen iç sıkıntısı ne çok yoruyor insanı.
Kendi kendime konuştuğum zamanlar artıyor yine. Elimin telefona varmadığı, ertelediğim, neyse dediğim zamanlar. Bir kenarda birikiyor gibiyim. Üzerine eklenen bir birkme değil. Sanki durduğum yerden daha derine nüfuz eden bir birikme bu. Ne ben, ne sen, ne de bir başkası görebiliyor ve ben ne zaman böyle hissetsem pervasızlaşıyor insanlar.Ya da mevcut hallerini korumak yönünde daha çok ısrar ediyorlar. 'Bir şey dememiştim ki' savunması işe yaramıyor.
Bedensel engelli bir baba önde hızla yürüyen kızına yetişmeye çalışıyor. Oysa acelesi yok kızın. Kaçar gibi gitmese olacak. Onun hızı hissettiriyor babasının yaşadığı zorluğu. Uzun uzun izledim gidişlerini/gitmek yönündeki çabalarını. Dedim ki içimden 'babam olsa koluna girer yürürdüm' bu kez duymadı kimse.Sahi babam olsa koluna girer yürür müydüm? Şimdi aynı boyda olmalıyız. Belki ondan daha uzun, belki ondan daha yorgun.. ..
'Vakitli ölmek diye bir şey olabilir mi' diyor dün başladığım kitapta Julian Barnes (Flaubert'in Papağanı.) Bazı kitaplar siz onu okumayı erteledikçe raflardan kendini bırakıverir. Doğru zamanı vardır belki de her satırın, her duygunun. Belki hakkını verebilmenin zamanı vardır. Yer açma aralığında düşüverdi. Sonra kendi kendini çevirip 'bak şuraya bir göz at seveceksin' der gibi fısıldadı. Sonrası malum.
Üstteki müzik denizi özletiyor. Hem de benim gibi fazla deniz merakı olmayan birine. Başka zamanlarda da yer verdim. Belki aynı duygular arasında. Kürek çekilmeyen bir kayıkta yüzüm gökyüzüne dönmüş usul usul yol alır gibi hissediyorum ne zaman dinlesem. Belki yazılmamış sözleri denize dairdir belki de denizin ezgisidir.
Belki de ben hepsi...
İtalik Bölümler : Julian Barnes (Flaubert'in Papağanı)
Görsel :Paul Manfred
uzun zamandır beklediğim özlediğim bir yazı oldu bu....
YanıtlaSilSen de uzun zamandır benim aklımdasın biliyor musun? Yavaştan dönüyor herkes bloguna artık daha sık görüşürüz. Öpüyorum kuzuları ve seni.
SilKitapların zamanı gelince kendini raftan aşağı bırakması fikri çok hoşuma gitti.. her cümlenin bir zamanı var bence de..
YanıtlaSilUygun zaman gelince onlar elimize düşecekler :) Sevgiler
Silbir kenarda birikmek de iyidir
YanıtlaSilBende de hüküm süren bir yaz-a-mama durumu söz konusu. Tembellik mi, iç birikmesi mi bilemedim.
YanıtlaSilDeniz, akdenizi özledim bir an, yine, yeniden yahu.
Memleket hasreti sardı bak şimdi, oldu mu bu gece gece.
Saygıyla,
Aylak
Galiba bunu bir kaç kez daha yaptım ne desem öüzr mü dilesem bilemedim :) Bir de anneyi özletmiştim sanki!
Sil