Sayfalar

24.01.2015

Köy'e Dair Hayalin Çalışma Anında Depreşmesi


Belki tanık olmuşsunuzdur burada birkaç defa yazmıştım.Gitmek! Of şimdi gitmek dedim aklıma 'Gitmek fiilinin altını çift çizgiyle en güzel trenler çizer'* sözü geldi  sonra bulayım hangi kitaptaydı. Ben hiç bir şeyi hafızadan silip bir kenara koyamayanlardan(dım). Böyle olunca da hayat daha yorucu oldu. Fakat 5 gün sonra 40 olacak yaşım artık aksini idda ediyor. Unutmaya başlıyorum. Bunda B12 eksikliğimin elbette payı var iğneye devam. Küçük Emrah tadında bir dram yapmayayım şimdi ama 16 yaşımda babamı kaybetmemle aniden büyümek zorunda kalmam arasında geçen zamanda çok şeyi ıskaladığımı biliyorum. Tatile gitmek, dinlenmek epey uzak şeylerdi. Aradaki fark 24 yıl. (bir sigara daha yakılır). Hiç mızmızlanmadım. (Tanıyanlar bizzat bilir öylesine demiyorum) Rahatsızlığımla baş etmeyi, işe devam etmeyi, hayata devam etmeyi başarmak için epey çabaladım. Köyleri kendimi bildim bileli severim. Köy garip bir şekilde babamın mini bir poşetle aldığı yeşil zeytini sayı ile yediğimiz günleri çağrıştırıyor. Ödemişli bir koca elinde tabakla yeşil zeytini çerez gibi yerken 'pehh ne zengin bu adam' dediğimi hatırlıyorum.(o zamanlar evli değiliz) Kızmıştım 'çok pahalı ekmeksiz yeme' gülerek 'bizim zeytin ağaçlarımız var'. İşte ben o zeytin ağaçlarını ilk defa gördüğümde evlenmiş köye gitmiştim. Hiç coğrafya okumamış ya da duymamış gibi (ama cidden ne okudum ne hatırlıyordum) Siyah zeytin ağaçlarının hangileri olduğunu sormuştum. K.Valide çok gülmüştü. Sonraki her gidişimde başka bir salaklığıma gülerdi. Karpuz kesip kalanı dolaba kaldırıyordum normali oydu. Köyde sadece göbeği kaşıkla yeniyor kalan ineklere veriliyordu. Ege şivesi ile söylemem gerekirse ; 'Fıydırıveriyordum'
Salça yaptım, incir topladım yumurtayı sıcakken elime aldım. Tereyağını dolapta dondurup parçalara ayırmadan daha yumuşacıkken ekmeğime sürdüm, peynir taşının altından peyniri kesip yedim, ceviz çıkarttım vs.vs. Her gidişimde günlerce uyumuş gibi dinç uyandım. Koca ta çocukken tv de gördüğü bir adamının ünvanı ardından Ankara ya gelmiş ben de onu da yanıma alıp oraya dönmek istedim hep. (Ortaokulda adının altında Ank.Üni. Siyasal Bil. Fak. Kamu Yön. Öğretim Görevlisi yazan bir adama bakıp ben de orayı okuyacağım demiş ve kazanmış) Onun okul olayı ayrıca trajik ve komik ya neyse. Başka bir gün anlatırım o hikayeyi. O Üni. için geldiğinde ben lisedeymişim ben lise ve Üni. bitirdim o hala aynı okuldaydı. Neyse 4 sene önce bitirdi :) 
Şimdi kafam gibi dağınık bu yazıyı neresinden tutup toparlayacağımı bilmiyorum ama olay şu emekli olunca (hizmet sürem doldu yaşı bekliycez) İda okumak istediği şehirde bir yere yerleşince aynen şu fotodaki gençler gibi biz de gideceğiz. Yazı ve çift şahane burada (TIK) yoruldum, yorgun hissettikçe hayal kurmak zararlı mı yooo! (Sayfaları da burada)

* Hasan Ali Toptaş (Ölü Zaman Gezginleri)
Dip Not: 16 yaşımdan sonra her yaz tatilinde çalıştım :)

15 yorum:

  1. hadi işallah işallah dileğin gerçekleşsin yaa :)

    YanıtlaSil
  2. Böyle bir çifti geçenlerde ben keşfettim istanbulda 3 konutlu bir köye taşınıp evlerinin bahçesini de hayvan barınağına çevirmişler. Ortak zevkleri güzel yemek yemek. Böyle şehrin en göbeğinde yaşarken kalkıp bakkala komşu köye bisikletle giden bir çifte dönüşmek acayip güzel gelİyor bana da. Ananem yıllardır ineğini bırakıp da bize gelmez mesela önceki yaz köyde ineği yayarken gördüm köpenk gibi kadının etrafında neşeden dört dönüyor o ıslak burnuylan yanına yanına gidip tülbentine yaslanıyor. Bizimkiler desen toprağa hasret annem balkonda biberleriyle domtisleriyle sohbet ediyo bi sene butun biberleri toplayıp iki kardeş kahvaltıda gümlettik diye 2 gün surat astı o minik olanı bıraksaydın bari yazık diye diye :) bu paylaştığın röportaj efsaneymiş ben böyle gönüllü çiftliklerden bihaberdim 1 yazımı en azından orda harcayıp kendimi denemeyi çok istedim çok da özendim :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalnız bir yazı orada harcamak gibi saçmasapan bir algıya sahipmişim onunla da yüzleştim.

      Sil
    2. Bence fırsat varsa hemen denemek lazım. Benim çok fazla iznim olmuyor olanı da köyde geçiriyorum.K.Validem dediğin gibi ineği bırakıp yanımıza gelemiyor yenice gelebildi inek hamileymiş sağmak gerekmiyormuş :) 15 günde baygınlık geçirme seviyesine geldi telefonda köydekilere ineği soruyor. Bilmem doğruluğu elbet tarışılır da gözlemlediğim şu köyde büyüyen inanlar ruhen daha sağlıklı. Bedenen sağlığı demiyorum bile o tarışmasız.Biber olayı komikmiş yemiyeydiniz iyiymiş emek emek büyütünce zor gelmiştir tabi.
      Benim koca kuzu beslemiş biberonla bayramda kesmişler adam etyemez olmuş. otlanan bir aileyiz zaten.köy bize iyi gelecek.
      Acaba iş güç kariyer vs. boşa mı diyor insan (kariyer de kariyer sorma tabi de) çekip gitmeli. Biliyorum ömrüm uzayacak.
      Aslında parçası olmakla, emek vermeyi istemekle anlamlıymış sevmek tıpkı annendeki ve bu çiftteki gibi.
      Bu hayal epeydir var bizde en azından kurulu bir de düzen var şanslıyız tabi tası tarağı toplayıp Ödemiş'in köyüne yerleşeceğiz.
      Bizde artık zaman geçti de şu çiftlik deneyimini kaçırma :)

      Sil
    3. Mirage'nın annesini anlıyorum ben. Geçen yaz arkadaşımızın çocuğu saksıdaki biberlerimi avuçlayıp kopardı, yemedi de üstelik. Çocuğu her gördüğümde gözüm seğiriyor artık ahahhahha :D
      Ben hayallerimi küçülttüm biraz, belki böyle daha gerçekçi olurum diye. Ankara'ya yakın bir küçük ev, bir de bahçe hayal ediyorum. Kariyer olarak tavuk ve domates düşünüyorum.
      Röportaj çok güzelmiş, "Yalancıktan bir tatil yapmak için yıllık izin beklememize gerek yoktu. Sevdiklerimize ayak uydurduğumuz anda herşey kendiliğinden şahaneleşiyordu." demiş ya, iki gözüm önüme aksın o koştur koştur gidilip gelinen tatillerden çok nefret ediyorum. Tatil falan değil onlar, mecburi hizmet.
      Bir de bizim büyük şehirlerde satın aldığımız "organik gıdalar" ile ilgili yazdıkları çok ilgimi çekti. "Organik sertifikasına bütçesi olmayan, ama toprağına zerre ilaç atmadığı ürünleri yok pahasına pazarda satmak zorunda kalan köylüyle dertlenmiştik. Şehirde gördüğümüz ve nasıl inanacağımızı şaşırdığımız organik dükkanları ateş pahasıydı." Ben ulaşamıyorum o köylülere, şirketleşmiş organikçilerden satın almak da istemiyorum. Biraz karıştırayım bakiim bugün bu çiftin sayfalarını.

      Sil
    4. Dur ben ticari ilk hamlemi yapayım :))) K.Valide su kuyusu yaptırdı su umulan metreden daha derinden çıkınca ciddi bir maddi sorun çıktı. (40 bin tl kadar) 15 yılı geçtim evlilikte bir çöp satmayı düşünmemiştim erkek kardeş k.valideye ben sana yardım edecem dedi ve 2 yıldır incir ve zeytinyağ salça tarhana getirip benim akrabalara satıyor :) Kardeşimin ticari becerisi k.validenin el becerisi ile birleşince şuan talep karşılayamaz hale geldiler :)
      Yaş biraz daha geçince (misal ben) hayaller de sapıtıyor olması muhtemeller veya adı üzerinde hal olanlar arasında kalınabiliyor.
      Biber olayın yine çok komik çok tatlısın valla :))

      Sil
    5. Bu arada hal=hayal olacaktı :)
      Ankara'ya yakın bir yer olayını bir akraba denedi bu defa da mangalcılardan yoruluyorsun. Hafta sonları resmen eziyete dönüştü. Ödemiş bizim zaten ilk sırada ama ben seferihisar veya Marmarisin bir köyünü de istiyorum.Çok şey mi bilemedim ama sadece kendimize yetecek şeylerle emekli maaşıyla yaşarız diye ummaktayım :)

      Sil
    6. Ticaretten de bu kadar anlıyorum hahaha. Ne satacaktım ben yahu :))
      Şaka bir yana 2 yıldır herkes sabunu bile k.validemden alıyor herkes mutlu.

      Sil
    7. Ebru bana bir email atsana salça ve tarhana için :)
      Ay mangalcıların sadece fikriyle bile içim büzüldü ahahhaha :D

      Sil
    8. Ne yazık ki oluyor bu. Koca ile birkaç kez biz de davetlere icabet ettik kibarlığımızdan aç aç döndük :) Patlıcan biber közleyelim desen o da olmuyo cızır cızır yağ kokuları içinde

      Sil
    9. Fermina yaaaaaaa 😂 annem üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen unutmadı o biberleri durup durup ele güne anlatıyo sonunda da dönüp vicdansız diyo bütün duyanlar da gözleriyle onaylıyo. Bu organik gıda ve tarımdan memleket meselesiyle faydalanmak efsane bir nimet galiba. Bulgura para verenlere, unu marketten satın alanlara, konserve salçaya hatta peynire para verenlere yıllarca enayi gözüyle baktım ben mesela. Bulgurun buğdaydan ne aşamalarla yapıldığını bilmeyen arkadaşlarımı da küçümsedim :( yeni yeni idrak ediyorum bunları hep. Salça yapmayı ananem adıyamana terbiyeli kuş olan martıları götürme planı yaparken öğrendim ama ne istanbulun ne ankaranın havasında olmuyormuş, olmazmış.

      Sil
    10. Ben de şanslı azınlıktanım. Bulgur ilk yapıldığı gün pişen pilav yufkayla nasıldır off. Canım çekti. Ben sizleri köyüme mutlaka bekliyorum haberiniz olsun :)

      Sil
    11. Mirage, orda olsam ben de gözlerimle onaylardım anneni. Ahahhaha vicdansızlar :D <3
      Öbür yazıya da aynı şeyi yazdım, gene yazacağım, gerçekten çok şanslısınız. Bir ara Urfa'dan salça yollarlardı, onlar da İzmir'e taşındılar, kurudu o kaynak. Gidip marketten, pazardan falan alıyorum, üzülüyorum :)

      Sil
  3. Bir de şurada Amanda var ki yıllardır hasedimden çatlarım hayatına baktıkça
    http://www.soulemama.com/soulemama/

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?