Sayfalar

6.03.2012

Rosa'nın Mektupları

'Tanrı şahidim olsun, başka hiçbir çift böyle bir görev üstlenmemiştir:birbirlerinden birer insan yaratmak'

Aslında uzun zaman oldu. Sözünü ettim (burada) sonra da aldım kitabı. Gece bitmişse belki de o an bahsetmeli. İnsanın içinde eskiyince cümleler demek istediklerini diyemiyormuş gibi oluyor. Mektup benim için her zaman başka bir yerde. Bu defa garip bir şekilde yazan değil de yazdıranı (aslında o da yazan) merak ettim. Tabi yazan Rosa Luxemburg olunca sadece mektuplarıyla değil başka yönleri ile de değerlendirmiş olmak ya da siyasi kişiliği ile özel yaşantısını aynı anda birleştirmek çok hoş. Vakit bulamadım bitirdiğim an aktarmak isterdim. Ne çok mektubun kenarına işaretler yaptım ve ne çok satırın altını çizdim yine.
Rosa Luxemburg, Leo Jogiches aşkı var bu mektuplarda. Belki de aşktan çok bir kadının inandığı şeyler uğruna verdiği mücadele içerisinde ayakta tutmaya çalıştığı, şekil verdiği bir adam. Bazı mektuplarda acımasızca kullanıyor kelimeleri ve 'Senin R.' diye bitiriveriyor. Rosa Luxemburg benim için çok eskidir. Belki sadece bu satırları yeni. Gücüne, iradesine hayranlık duyduğum kadınlardan. Aşkta (en azından mektuplarda) inanılmaz keskin görünüyor. Bazen bir kadının duygusallığı bazen cinsiyetsiz sadece bir militan. Bazen kızarak okudum diyebilirim.  
17 yaşındayken 'Benim idealim, kişinin herkesi vicdanı rahatsız olmadan sevebileceği bir toplum düzeni. Bu idealin peşinden koşarken, bu ideali savunurken, belki nefret etmeyi bile öğrenebilirim' diye yazmış.
Leo Jogiches ile aşklarında garip bir uyumsuzluk var. En azından kanıt bu mektuplarsa bu çok net görünüyor diyebilirim.
Bir yerde 'Onun mutlu ya da mutsuz oluşunun sorumluluğunu taşımak istemiyor, ama onu salıp koyvermek de istemiyordu. Luxemburg mutsuzsa Jogiches suçlu hissediyordu kendini; Luxemburg mutluysa aldatılmış' diye belirtilmiş.
Bazı mektuplarından altını çizdiğim yerleri (elbette birkaç tane) not edeyim. Eminim seveceksiniz.

'İşte yine başladık! Ne dersin! Ayrılmadan önce bana bütün söylediklerine rağmen, o eski türküyü çağırmadan edemiyorum. Kişisel mutluluktan dem vuruyorum yine. Evet lanet olası bir özlem duyuyorum mutluluğa ve kendi payıma düşen gündelik tayını koparabilmek için bir eşek inadıyla direneceğim. Ama bazen bu direnci de yitriyorum. Duyduğum istek mutluluğun cam gibi berrak, daha doğrusu, mezar gibi karanlık olanaksızlığı karşısında yok olup gidiyor. Sevinçsiz mutluluk olmaz, ya da belki, bizim yaşamımız, yani ilişkimiz sevinçten yoksun, kasvetli. Yaşamın kişiye bir daha bırakmamacasına el koyabileceğini anlamaya başladım, anlaşılan şimdi benim biricik görevim, seçimleri düşünmek, sonra da seçimlerden sonra olacakları. Kendimi menopoz belirtileriyle uğraşan kırkında bir kadın gibi görmeye başladım. Oysa ikimizin yaşını toplasan altmış etmez.'

'Kendim hakkında yazacağım pek bir şey yok aslında. Daha önce yazdıklarımı tekrarlamak isterdim ama sen yine yanlış anlarsın, üzülürsün. 'İçim buz gibi ve sakin' kişisel sana ilişkin olduğunu sanmışsın, oysa ben kendi halimden yakınıyordum hala da sürüyor. Öldürücü bir duyarsızlık bu, bir otomat gibi davranıyor ve düşünüyorum, hareketleri yapan ben değilmişim, bir başkasıymış gibi. nedir bu? anlat bana. Neyin eksik diye soruyorsun. YAŞAM, eksik olan bu işte! İçimde bir şeyler öldü gibi. Korku acı, yalnızlık duymuyorum. Bir cesetim ben'

'kendimi tutamadım ve ağladım. Çok şükür, gören olmadı (bunu okurken nasıl huzursuz olduğunu görür gibiyim) Kendim hakkında yazışım bencilliğimden değil, yalnızca yazdığın o basit sözcükleri (artık kimsem kalmadı) anladığımı göstermeye çalışıyorum'

Bir mektubunda ise;
' Ruhum kan ağlıyor ve senden nefret ediyorum. Seni öldürebilirim' diyor.
Daha fazla aktarmayayım. Bazı mektuplarda Clara Zetkin'den de söz ediyor. O kadar isterdim ki Jogiches'in de Rosa'ya yazdıklarını okumayı.
Sevgiliye Mektuplar
Agora Kitaplığı
223 sayfa.

ve müzik

13 yorum:

  1. İçimde bir şeyler öldü gibi. Korku acı, yalnızlık duymuyorum. Bir cesetim ben'

    galiba hepimiz dönem dönem hissediyoruz aynı şeyi de, böyle şiirsel ifade etmiyoruz :)

    YanıtlaSil
  2. Rosa'nın hayatını okumuştum , ölüm şekli beni çok üzmüştü . Sevgiliye Mektupları okumak isterim , tavsiyen için teşekkür ederim .

    YanıtlaSil
  3. Şiddetli bir okuma isteği uyandı bende yazdıkların üstüne, nasıl keskin bir dil ve sözcükler!
    "Neyin eksik diye soruyorsun. YAŞAM", çok hüzünlü gerçekten.

    Yine çok güzel bir paylaşım olmuş Ebrucum.

    YanıtlaSil
  4. Rosa'nın yaşadığı acıları anladığına eminim Leo'nun ve Rosa'nın da Leo'nun hissettiklerini...
    Hatta bir ceset olma/"ölme" durumunun da, YAŞAMın eksik kalışının da bir birliktelik/aynılık taşıdığını düşünüyorum, haddim olmayarak... :)
    8 Mart'a az zaman kala Rosa harika olmuş, ellerinize sağlık. İlk fırsatta alıp okuyacağım kitabı, gerçekten teşekkür ederim... :)

    YanıtlaSil
  5. Sırrakalem melankoli kadınların en güçlü savunma mekanizmasıymış:)
    Yani o halde iyi idare ediyoruz teknik olarak:)

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Zeynep sanıyorum 15 yılım Rosa'nın çeşitli şekillerde hayatıma girmesiyle ve her defasında hayranlığımın katlanmasıyla geçti. Ne kadar üzücü değil mi ölüm şekli.
    Mektupları sanki üzerini değiştirip mutfağa girmiş yemek yapıyor gibi. Ortaya nefis bir tad çıkartmış. Mutlaka önereceğim.

    YanıtlaSil
  7. Esracığım en umutsuz anında bile öylesine güçlü ki cümleleri. Rosa okunmalı okutulmalı kesinlikle:)

    YanıtlaSil
  8. SentiuS ismine uygun sevinmen de beni çok başka sevindirdi:)
    Clara Zetkin'i de anmış olduk 2 gün kala Rosa ile birlikte.
    Birbirlerini tamamlıyorlar kuşkusuz dediğin gibi ama mektuplarda ister istemez uyumsuzluk var gibi hissediyorsun. Belki anlık sadece ve belki de sevgiliye böylesine kızmamalı diye.
    Her şartta çok güçlü bir ilişki.
    Çok teşekkür ederim ve gerçekten çokk.

    YanıtlaSil
  9. ah mektuplar, mektuplar... :)

    YanıtlaSil
  10. sanki Nil ile anlaşıp aynı günlerde mektup okumaya başlamışsınız,onunki de "Kalp Zamanı/ INGEBORG BACHMANN- PAUL CELAN Mektuplar"...

    bence mektupları yazanlar ölmeden yayınlanmamalı, dahası ne biliyim mektp özeldir ya,yazarken hangi yayın evinden çıkcak diye düüşnmezsin,ki lezzeti samimiyeti belki bundan..ama ne biliyim, iki kişi arasındaki mekubu milyonlara sunmak...edebiyatla falan ilgim yok,olsa sopayı yerdim belki:)

    hoşçakalınız

    YanıtlaSil
  11. mektup.. b
    enim için de çok özel..
    okuyamadım pek mektupların yayımlandığı kitapları
    suç işlermişim gibi hissettiyor sanki..
    tuhaf bir durum..

    çok güzel alıntılar her zamanki gibi çok etkileyici...
    okumak istedim ben de..
    becerirsem :)

    YanıtlaSil
  12. Melankoli sonrası öfke krizleri sende de oluyor mu , ben de doruklara ulaşıyor.Keşke öfke kontrolümüz saat gibi çalışsa ...
    Merak ettim paylaştıklarını ,oksam mı okumasam mı oldum :)

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?