Emek vermekle sevmek arasında nasıl bir orantı vardır bilmiyorum bildiğim bu kara kızı çılgınca sevdiğim. İda için yaşamımıza girmişti sözüm ona. Birkaç gün önce hava kararırken sokakta yavaş adımlarla yürüyen bir köpüş geldi kapının önüne. Ekmek, yiyecek bir şeyler bulmak için çıktım 'bekle tamam mı' diyerek. İndiğimde bıraktığım gibi bekler buldum. Yemedi boynunu uzatıp okşamamı istedi (sadece sevin diyen bir bakış varmış evet) sevdim sevdim nasıl mutlu oldu. Alıp eve götüreyim dedim zeytin de yalnız kalmaz diye olmadı :( Tam ben onu severken yoldan geçen 2 delikanlı 'bizi de sev' diye laf attı. 'Hanginiz hayvan diye sınıflandırılıyordu bu güzellik mi siz mi' dedim 'nolur sevsenn' diye gevşek gevşek gülerek gittiler. Anladım ki köpek seven kadından tahrik olmak gibi bir başlık da eklenebilir .
Gündemle alakadar olmayayım birazcık huzur bulayım demekle de olmuyormuş. Fıtratında olmalı insanın huzur da. Benim fıtratımda yokmuş. Çocuklar boyu kadar boya sandığı taşıdığı sürece de olmayacak sanırım. Mesela şu kabataş meselesine canım sıkılıyor. Bugün iyi bir yazı vardı burada O kadının yanına kalacak olmasını düşündükçe kinleniyorum. İ.Melih Gökçek ile olan tartışmaya canım sıkılıyor. Gittikçe saçmalayan ülke gündemine Nagehan Alçı ile aynı gezegende yaşıyor olmama canım sıkılıyor. Barış söyleminden adım adım uzaklaşılmasına canım sıkılıyor. Masa başında vatanseverler ile Faşizm (tabi ben böyle diyorum onlara göre ülkü bu) tartışıyor olmaya canım sıkılıyor.
Akşama yemek yok canım sıkılıyor. Yüksekten korktuğum için silemediğim pencerelerimize baktıkça canım sıkılıyor.
Emir kipi ile konuşan insanların sayısı arttıkça canım sıkılıyor. Yarış atı gibi koşturan oğlumun zayıflamasına baktıkça canım sıkılıyor.
40 yaş yaramadı bana. Neredeyse 2 aydır bir türlü bitmedi ataklarım. Sadece kısa molalar veriyor. Enerji fazlası olan biriydim şimdi elimi kolumu kaldırmak istemiyorum. Fringe izlesem yine ard arda özledim. Ama oradaki gibi bir de geçit açılıverse geçip geçip dinlensem kafamı bomboşş yapana kadar uzansam.
İnsanlardan soğudukça seviyorum zeytini ve türdaşlarını.
Benim işim parayla pulla (oysaki bu da fıtratıma ters) müşterilerle sadece cumartesi günleri karşılaşırım çok yoğun olduğunda. Geçtiğimiz cumartesi günü eve gidince kelimenin tam anlamıyla anıra anıra ağladım. Koca şaşkın ne oldu diye soruyor. Zeytin geldiğinden beri sıkıntılar evde unutuluyordu ne kadar şişmişsem bu kez olmadı. Genç çiftlere baktım ard ardına. Gün boyu aşağılama, hor görme. (pazarlama ve satış sektöründeki arkadaşlarınıza, insanlara lütfen fazladan özen gösterin) en son akşam üzeri bir çift geldi 'hoşgeldiniz' ses yok yürüyorlar gülüyor şakalaşıyorlar. En sonunda kadın döndü ve biz evleneceğiz. Ne hoş mutluluklar dilerim dedim. Adam mutlu olmamız da size bağlı yani??? Kalakaldım. Hayır tabi neden bana bağlı olsun ki dedim. Kadın yumuşatacak sanırım diye düşünürken biz belli zevkleri olan insanlarız yardımcı olabileceğinizi sanmıyorum biz geziniriz dedi. Kalakalma aşamasının bir üst boyutu olan hakaret edip çık dışarı mı demeliyim yoksa anlayacakları uslupla top mu çevirmeliyim diye kısacık bir kaldım. Kuşkusuz zevklisiniz burada olmanızdan belli meslek nedir mimar mısınız dedim.( bu türler mesleğini söyleme fırsatı kollar şaşmaz bu) Hayır doktoruz biz dedi adam. Aa öyle mi oğlumun doktor olmasını istiyordum bu güne dek ama şu andan itibaren istemiyorum belli ki tıp fakültelerinin insan kalitesi epey düşmüş dedim. (öğretmenim, mimarım, mühendisim dese o meslek girecekti oğlumla alakalı dileğe) Adam ismimi istedi tezgahtar değil miymişim,(ne oluyorsa tezgahtar olunca) ben de üniversite okudum şimdi 2.sini okuyorum (sınavsız 2.üni.hakkından felsefe ) çok önemliyse dedim kart verdim şikayet edecekmiş :) Etsin bakalım...Nasıl hor görmedir aklım almıyor hala düşündükçe sinirleniyorum.
Lütfen mesleki savunma gerektirecek bir hal bulunmasın dediğimde hazmedilememiş bir kariyerin ta içine...........
Ben oğluma 'anladın mı' diye konuşma sakın insanlarla 'anlatabildim mi' demen doğru diye öğütlerken insanlar dibe vurmuş. Bu sadece minicik bir örnek bu örneğe benzer onlarca örnekle doluyum. Ondan mı mutsuzum bilmiyorum... Bildiğim şey insanlar acımasız hayvana da doğaya da insana da. Ve ben bu gidişattan ölesiye rahatsızım. Eve gidip zeytinle oynasam...............
Not: Bir başka gün de (aynı mutsuzluğa batmışken) yatak soran kadın hikayesini anlatırım size sonra bir başka gün de karısının arkasını dönmesini beklerken tepeden tırnağa süzen ve 'yatak odası takımı değişince hanımı da mı değiştireceğiz' diyen soysuzu.
Şu bir gerçek ki, insan bir hayvanla yaşamaya başladığında kendi türünden soğuyor. Çünkü gerçek sevgiyi, minneti, vefayı, sıcaklığı, huzuru buluyor. Yapmacıksız, çıkarsız, saf sevgi ve huzur. Kara kızın o masum bakışları içimi eritti buradan bile.
YanıtlaSilCanını sıkan şeyleri sıraladığın paragraftaki her şey benim de canımı sıkıyor. Ufak bir farkla; benim yükseklik korkum yok ama camlarımı yine de silmiyorum :) Cam silmek kesinlikle en gıcık olduğum ev işi.
Bazı unvanlı kimseler kesinlikle unvanlarını hazmedemiyorlar. Bol geliyor üzerlerine. Çok güzel cevap vermişsin bence.
"tam anlamıyla dibe vurmuşlar."
YanıtlaSilinsan ne yöne dönecğini, nereye sığınacağını bilemiyor bile... Böylelerinin eksik yanları öyle çok, öyle boşlar ki, kariyer ya da parayla doldurmaya çalışıyorlar. Balon gibi şişiyorlar. Balon havadan başka bi' şey değil oysa.
çok güzel bir kopek allah bagıslasın )
YanıtlaSilYUH diyorum tek kelimeyle !! vay hayvanlar diyemiyorum.. vay yaratıklar vaayy.. keşke bir köyde yaşasanız bizim gibi.. komşularınız size de sürekli bir şeyler getirip elindekini paylaşsa, hal hatır sorsalar.. onlara gittiğinde bir şeyler yiyip içmen için pervane olsalar.. temiz hava çeksen ciğerlerine.. bir güzellik gelse üstüne.. bir daha da gitmese :)
YanıtlaSilSeni okudukça kendimi gördüm. Aynı şeyler kederlenip aynı şeylere sinirlendiğimizi... Ben de uzun zamandır aynı ruh halindeyim. İnsanlara sinirlenmek istemiyorum aslını istersen. Çünkü böyle saçma sapan tiplerin ne yazık ki tükenecekleri yok. Bir yerde okumuştum, insanların size söylediklerini kişisel almayın, o aslında kendini nasıl görüyorsa karşıdakine bunu yansıtıyordur. Doğru olduğuna inanıyorum ama bunu yapmak yani söyleneni kişisel almamak çok zor. Denemek dahası bunu başarmak bizi rahat ettirecek aslında yapabilsek. Hep şöyle hayal ediyorum, bu terbiyesizlerin terbiyesizliklerine umursamaz bir gülümsemeyle yanıt vermek ve omuz silkip geçmek... Bu harika olurdu. Zira onların kirleri böyle bizi üzecek kadar üzerimize yapışıp kalmazdı. Ne dersin?
YanıtlaSil