Cemile öyle bir seçim oldu. Bırakıp bırakıp başlamayayım diyerek elime aldığım. Aslında yine daha öncesine ait üzerinde izlere rastladığım ama unuttuğum.
Cengiz Aytmatov ve Sabahattin Ali. Bu iki ismi başka türlü beğeniyorum.
Cemile su gibi bir öykü. Biraz önce kitabın kapak resmini ararken yorumlara rastladım. Olumlu olmayan sonuçlara öncesinde rastlasam eminim daha çok beğenirdim.
2.Dünya Savaşı sırasında yaşanan bir aşk var. Aşkın kahramanı Cemile evli ve kocası savaşta. Savaştan yaralı dönen Danyar'a aşık. Gizlice büyütülen, söze çok zor dökülen bir aşk. Bu aşkı Cemile'nin kayınbiraderi Seyit anlatıyor.
İşte vadide, fundalar arasında bir patikadan gidiyorlardı. Onları gözlerimle takip ediyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. Arkalarından seslensem? Ama dilim damağıma yapışmıştı.Güneşin sarı kızıl ışınları, dağlar boyunca hızlı hızlı akan alaca bulutların üzerinden kayıp kayboluyor ve hava birden kararıyordu. Danyar ve Cemile hiç arkalarına bakmadan, demiryolu kavşağına gidiyorlardı. Başları fundaların arasında iki defa daha göründü, sallandı ve sonra kayboldular..”
Seyit onların aşkının tek tanığı. Zamana sıkışmışsanız, herşey üzerinize daha çok gelmeye başlamışsa Cengiz Aytmatov iyi bir seçim olabilir. Böyle anlarda benim için de iyi seçimlerin başında Sabahattin Ali, Mozart, türküler ve şiir gelir.
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak
Sabahtan akşama dek uykusuz, sağır eski bir pişmanlık
Ya da anlamsız bir ayıp gibi
Ardını bırakmayan bu ölüm,
Bir boş söz, bir kesik çığlık,
Bir sessizlik olacak gözlerin,
Böyle görünür her sabah
Yalnız senin üzerinde
Kıvrımlar yansıtırken aynada,
Hangi gün ey sevgili umut,
Bizler de öğreneceğiz senin yaşam olduğunu,
Hiçlik olduğunu,
Herkese bir bakışı var ölümün
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak
Bir ayıba son verir gibi olacak,
Belirmesini görür gibi ölü bir yüzün,
Dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı
O derin burgaca ineceğiz sessizce.
Pavese